Evet Sevgili okurlarım.
2023 Seçimleri bu gerçeği yeniden ortaya koymuştur.
Aç kalırız,açıkta kalırız,ama asla bizi bölemezler,vatanımıza ihanet ettirmeyiz.
Bu sloganları söyleyen partiler kazanmış, adalet,hukuk,ve refah söylemleri
söyleyenler kaybetmiştir.
Seçim sonuçlarına bakıp analizler yapıyoruz, bu kadar derin ekonomik krize ve
fukaralığa rağmen iktidarın böylesine rahat bir seçim başarısı kazanmasını
anlamakta güçlük çekiyoruz.
Oysa bu sonuçlar son derece normal ve anlaşılmayacak bir şey de yok… Çünkü
insanlar sadece ekonomik krize bakarak oy vermiyorlar. Bu toplumun sosyolojik
yapısını dikkatle incelediğimizde görürüz ki bu ülkenin insanları ideolojik mahalle
aidiyetlerine, dini hassasiyetlerine, kimliksel yapılarına göre oy verme davranışlarını
belirliyorlar. Bu bazen “Şu partiye oy verirsem dinen vebal altında kalırım,
Ayasofya’yı kaybederim” şeklinde tezahür ediyor, bazen de adını bile ilk kez
duyduğu ve ne olduğunu bilmediği ‘LGBT korkusu’yla oyunun rengini belirliyor.
Doğal olarak böyle bir kültürel iklimdeki siyasal davranışları ya da iktidar
mücadelelerini yüzyıllara dayanan İslam siyaset geleneğinden bağımsız düşünmek
mümkün değildir. Zira biliyoruz ki bu siyaset geleneğinde din ve belli kutsallar her
zaman belirleyici olmuş ve bütün Müslüman toplumların zihin dünyaları akla ve bilime
göre değil, neredeyse dört halife döneminden bu yana silsile yoluyla
gelen ‘itaat’ kültürüne göre şekillenmiştir.
İşte tam da bu yüzden, neden bizim ülkemizde de siyasetin normal demokratik
ülkelerde olduğu gibi yapılmadığını ya da yapılamadığını söylemek, ne yazık ki
bugün Türkiye’deki siyasi manzarayı izah etmede yetersiz kalıyor.
Maalesef yüzyıllar içinde adeta genetik kodlarımıza sirayet eden ‘kutsala
ayarlı’ siyaset anlayışı, Müslüman toplumların ‘dünyalı’ olmalarının, bir başka
deyişle rasyonel siyaset yapmalarının önündeki en büyük engeldir.
Oysa siyaset beşeri bir faaliyettir, dini bir vecibe değil… Bu çerçevede bakıldığında
bireylerin siyasetle ilişkisi, kendilerini yönetmeye talip olanlardan beklentileri
istikametinde şekillenmek durumundadır.
Buna göre insanlar iktidarların hukuka, adalete, liyakate riayet etmelerini, şeffaf ve
hesap verebilir olmalarını, herkese eşit davranmalarını ve herkesin özgürlüğünü
garanti altına almalarını isterler.
Hangi iktidar bu ilkelere riayet ederse, en doğru iktidar o dur. Önemli olan
iktidarların hukuk ve adalet üzere olmalarıdır, ne kadar dindar olup olmadıkları
değil. Ayrıca dinin insanlara önerdiği de bu değerlerdir.
Şimdi muhalefeti oluşturan partiler şapkalarını önüne koyup düşünmelidir,
Bu millete sandıkta oylar çalındı lafsatasını artık bırakmalıdırlar.
Sandıklara sahip çıkmak vatandaşın değil, partilerin görevidir.
Genel Merkezlerde lüks yaşayıp çakarlı arabalara binmek, sandık güvenliğini
vatandaşa yüklemek tam bir aymazlıktır.
Şimdi halka hesap vermelidirler.