Kadın kolları başkanı Hatice Ataş’ın yaptığı basına açıklaması şöyle;
Bugün 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı.
Ülkemizdeki ve dünyadaki bütün çocukların, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun.
Bugün aslında üç bayramı bir arada kutluyoruz.
Birincisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 101. kuruluş yıldönümü, ikincisi Hakimiyet-i Milliye yani Ulusal Egemenlik Bayramı, üçüncüsü ise çocuk bayramıdır.
Bundan tam bir asır önce 23 Nisan 1920’de kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi ‘nin sevk ve idaresiyle, Kurtuluş Savaşımız kazanılmış, yurdumuz düşmanlardan temizlenmiş ve ülkemiz bağımsızlığına kavuşmuştur.
Mutluyuz, umutluyuz, coşkuluyuz…
İçimizde çocukluktan kalma bir sevinç var. Bugün 23 Nisan.
23 Nisan 1920’de toplanan ve kurulan Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi, halkın gerçek temsilcisi ve ideal bir Meclis olarak çalışmıştır.
Bu “Kurucu Meclis,” milletin özüne, tarihine, inancına bağlılık ve milli iradeyi aynen temsil niteliğiyle örnek bir Meclis’tir.
“Kurucu Meclis” her türlü imkansızlığa rağmen vatanı düşman işgalinden kurtarmış ve sömürülen diğer milletlere de öncülük etme şerefine nail olmuştur.
Bugün aynı zamanda, dünyada çocuklara bayram hediye eden ilk ve tek ülke olmanın kıvancını taşıyoruz.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramı, çocuklarımıza ve yeryüzündeki tüm çocuklara kutlu olsun.
Çocuklarımızı kaba kuvveti değil, hakkı üstün tutan, milli ve manevi değerlere bağlı ve bütün insanlığın saadeti için çalışan bir nesil olarak yetiştirmek asli görevimizdir.
Çünkü çocuklar geleceğimizdir.
Çünkü çocuklar geleceğimizin teminatıdır.
Çünkü çocuklar yarınımızdır, istikbalimizdir.
Bütün varlığımız ve her şeyimizdir onlar. Umudumuzdur, gözümüzün nurudur…
Aslında çocuklar, bir milletin paha biçilmez değeridir.
Onlara yapılan her türlü yatırım, milletin kendine yaptığı yatırımdır.
Fakat bugün çocuklar, tüm dünyada, her türlü sömürü ve istismarın ana hedefi haline gelmiştir.
Bütün yanlış politikaların en ağır bedelini maalesef çocuklar ödemektedir.
Yaşanılan hadiseler, savaşlar gösteriyor ki, HAK VE ADALETE DAYALI YENİ BİR DÜNYA hedefi, çocuk ve yetişkin herkes için bir zaruret haline gelmiştir.
Yakın geçmişte şahit olduğumuz gibi sınır komşularımız başta olmak üzere Ortadoğu ve İslam coğrafyasında yaşanan işgallerin ve savaşların en büyük mağduru çocuklar olmuştur.
Ne yazık ki; cansız bedeni kıyıya vuran, bombalar altında gözünü, kolunu, bacağını kaybeden, öksüz -yetim kalan, mülteci-sığınmacı durumuna düşen çocuklardan bahsediyoruz.
Dünyanın bir ucundaki Doğu Türkistanlı- Uygurlu çocuğun, Filistinli, Keşmirli, Suriyeli, Iraklı, Yemenli, Afganistanlı, Arakan-Mynmarlı çocukların gözyaşları artık dinmeli.
Savaşlar, sömürüler, işgaller sona ermeli.
Hak ve adaletin hakim olduğu yeni bir dünya acilen kurulmalıdır.
ULUSLARARASI ÇOCUK HAKLARI BİLDİRİSİ’ne göre; “ her çocuk, yaşama hakkına sahiptir.”
Ancak asla unutmamalıdır ki, ÇOCUK HAKLARI BÜTÜN ÇOCUKLAR İÇİNDİR.
Yeryüzündeki tüm çocuklara güvenli ve özgür bir gelecek bırakmak hepimizin görevidir.
Çocuklarımıza barışı, huzuru, refahı, adaleti, güzel ahlakı, yüksek seciyeyi tesis eden bir dünya bırakmak biz yetişkinlerin ev ödevi olmalıdır.
Her çocuk, mutlu -huzurlu bir aileyi, sıcak yuvayı, sağlıklı gelişimi, yeterli - dengeli beslenmeyi, tahrip edilmemiş bir doğayı, kirlenmemiş suyu, taze ve helal lokmayı hak eder.
Ve her çocuk; kendisini geleceğe taşıyacak iyi bir eğitimi hak eder.
Bir yıldan fazla zamandır, küresel bir salgınla mücadele etmek zorunda kaldık.
Küresel salgın, belki de en çok çocuklarımızı etkiledi, okula gidemedi evlatlarımız…
Yıllar yılı eleştirdiğimiz eğitim sistemi, yaz-boz tahtası haline gelen müfredatlar, salgın süreciyle birlikte tam bir muammaya dönüştü.
Çocuklarımız teknoloji bağımlısı haline geldi derken, hayatları tablet ve tost arasına sıkıştı diye eleştirirken, salgın nedeniyle “uzaktan” eğitime mecbur ve maruz bırakıldık.
Peki ya imkanı olmayan; cep telefonu, bilgisayarı, interneti, televizyonu, tableti bulunmayan çocuklarımız…?
Onlar pek gündeme gelmedi.
İmkanı olmayan çocuklarımızı kimse konuşmadı…
Üzülerek ifade etmek gerekir ki; Anadolu’nun en ücra köşesinde yaşayan bilgisayar, internet, telefon hatta televizyon imkanı olmayan yoksul çocuklarımız, salgın sürecinde eğitime uzak kaldı.
Başkent Ankara’nın ilçelerinde, köylerinde bile öğrenciler, internet erişiminden mağdur olurken, Anadolu’nun en ücra köşesindeki evlatlarımızın durumunu, varın siz düşünün…
Anadolu’da yaşayan 3 çocuklu, 4-5-6-7 çocuklu aileler, her bir çocuğuna bilgisayar, telefon, internet alamadı.
Kısacası uzaktan eğitim; yurdumuzun dört bir yanında fırsat eşitliği sağlayamadı.
Bizim Saadet Partisi olarak; bu zorlu salgın dönemi için çocuklarımızın eğitimiyle ilgili bir önerimiz var:
Etkileri belki de yıllar sonra ortaya çıkacak “uzaktan eğitimin” niteliğini değerlendirmek üzere Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, toplumun bütün kesimlerini kapsayacak şekilde sivil toplum kuruluşları ve bütün siyasi partilerle bir araya gelerek geniş tabanlı bir istişare heyetinin oluşturulması gerektiği kanaatindeyiz.
Saadet Partisi olarak biz, maddi-manevi imkanları temin edilmiş; eşit, adil, ulaşılabilir ve kapsayıcı nitelikteki bir uzaktan eğitimin, gerekli olduğunu düşünüyoruz.
Biz Saadet Partisi olarak, çocuklarımızın istikbalini ilgilendiren konularda Milli Eğitim’e katkıda bulunmayı her zaman vicdani bir sorumluluk olarak görüyoruz.
ÇÜNKÜ ÇOCUKLAR BİZİM GELECEĞİMİZDİR.
Biz, “Önce Ahlak ve Maneviyat” ilkesiyle hareket ederek, bütün insanlığın saadeti için çalışacak yeni bir nesil yetiştirmeyi hedefliyoruz.
ÇÜNKÜ YAŞANABİLİR BİR TÜRKİYE VE YAŞANABİLİR BİR DÜNYA ÇOCUKLARIMIZIN HAKKIDIR.
ONLAR, EN GÜZELİNİ HAK EDİYOR.
23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLU OLSUN.