Bursa Akademik Odalar Birliği'nden yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
"Türkiye'de 2002 yılında 1'i vakıf üniversitesi olmak üzere toplam 74 üniversite varken bu sayı 2002-2017 yılları arasında açılan 61 devlet 46 vakıf üniversitesi ile 2017 yılında 144'ü devlet 47'si vakıf olmak üzere toplam 191'e yükselmiştir. 2020 yılı itibariyle ise ülkemizde 127'si devlet 71'i vakıf üniversiteleri olmak üzere toplam 198 üniversite ve 3 tane de vakıf meslek yüksekokulu bulunmaktadır.
Bu üniversiteler açılırken dünyada bilim alanında yaşanan gelişmeler ile geleceğe yönelik planlama ve projeksiyonlar dikkate alınmamış, üniversiteler bir bölgesel kalkınma aracı olarak görülmüştür. Son yıllarda sayısı giderek artan vakıf üniversiteleri de dikkate alındığında bu gelişmenin ticari ve ekonomik boyutları olduğu da göze çarpmaktadır. Plansız bir biçimde artan üniversite ve buna bağlı olarak eğitim programları sayısı mezun sayılarına da yansımış ve bunun sonucunda kısa vadede üstesinden gelinmesi olanaksız bir istihdam sorunu yaratmıştır. Her ne kadar YÖK'ün yükseköğretimde kaliteyi arttırma ve akreditasyona yönelik attığı olumlu adımlar olsa da iyi ve kaliteli bir eğitim sürecinin sonunda mezun olanlar ya iş bulamamakta ya da piyasada hak ettikleri saygıyı görememekte, ücreti alamamaktadırlar.
TMMOB, aşağıdaki gerekçelerle yeni üniversitelerin açılması kararlarının gözden geçirilmesini istemektedir (TMMOB Eğitim Sempozyumu, 2017):
• Etkili bir planlama ile karar alınmamaktadır.
• Mevcut üniversitelere eş ve yeterli olanak sağlanmamaktadır.
• Ucuz maliyet anlayışı ve politik baskı gücünü kullanma yaklaşımı mevcuttur.
• Yeni üniversitelerin kuruluşu iller arası yarışma konusu yapılmaktadır.
• Yeni üniversiteler yeni kadrolaşma planlarının bir parçası olarak ele alınmaktadır.
ODTÜ Enformatik Enstitüsü bünyesinde 2009 yılında Türk ve dünya üniversitelerini akademik performanslarına göre sıralamak amacıyla kurulan URAP'ın 2020-2021 dönemine ilişkin dünya sıralamasında; ilk 500'de ülkemizden sadece Hacettepe Üniversitesi yer almıştır. İlk 500'e giren Hacettepe Üniversitesi dışında ilk 1500'e giren üniversitelerimizin dünya sıralamasındaki yerleri İstanbul Üniversitesi: 632, İstanbul Teknik Üniversitesi: 725, Orta Doğu Teknik Üniversitesi: 751, Ankara Üniversitesi: 824, Ege Üniversitesi: 915, Gazi Üniversitesi: 924, İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi: 960, Dokuz Eylül Üniversitesi 971, Koç Üniversitesi 1021, Atatürk Üniversitesi 1052, Marmara Üniversitesi 1070, Yıldız Teknik Üniversitesi 1090, Boğaziçi Üniversitesi 1096, Erciyes Üniversitesi 1101, Selçuk Üniversitesi 1153, Karadeniz Teknik Üniversitesi 1187, Fırat Üniversitesi 1200, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa 1215, Bursa Uludağ Üniversitesi 1319, Çukurova Üniversitesi 1329, Akdeniz Üniversitesi 1356, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi 1468, Çankaya Üniversitesi 1478, Sabancı Üniversitesi 1481 olmuştur (urapcenter.org).
Üniversitelerimizin bu sıralamada daha yukarılara çıkabilmeleri için araştırma alt yapısını güçlendirecek yeterli mali kaynaklara sahip olmalarının yanında, öğretim elemanlarının niteliklerinin yükseltilmesine ve yönetim yapısının demokratik ve özerk bir kimliğe kavuşturulmasına gereksinim vardır. Son günlerde Boğaziçi Üniversitesi'ne yapılan rektör atamasıyla ülke gündemine oturan rektör atamaları üniversitelerin demokratik yapılarının yeniden sorgulanması gerekliliğini doğurmuştur. 2016 yılında çıkarılan KHK öncesinde de tam demokratik bir atama süreci olmasa da en azından üniversite öğretim üyelerinin oylarıyla belirlenen 6 aday YÖK'e sunulmakta, YÖK tarafından da bu 6 aday arasından 3'ü atanmak üzere Cumhurbaşkanı'na arz edilmekteydi. Son yıllarda yapılan uygulamalar üniversitelerin akademik başarılarını olumsuz etkilemiş, örneğin; URAP sıralamasında 2016 yılında 671. sırada yer alan gündemdeki Boğaziçi Üniversitesi 2020 yılında 1096. sıraya gerilemiştir.
Bizler Bursa Akademik Odaları olarak üniversitelerin çok hızlı bir biçimde kendi yöneticilerini seçebilecekleri demokratik ve özerk bir yapıya kavuşturulmalarının, gerek idari gerekse de akademik yönden şeffaf ve hesap verebilir olmalarının gerektiğine inanıyor, üniversitelerimizin rektör atamalarıyla değil uluslararası arenadaki başarılarıyla ülke gündemine oturmalarını yürekten diliyoruz.