Öne Çıkanlar İhsaniye corona BTSO Revizyon Bursada teleferik ücretlerine zam
banner13

“Hz. Peygamber’in doğumu, kâinat kitabını insanlığa okutan bir muallimin doğumudur.”

Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü’nden Prof. Dr. Niyazi Beki, 14-20 Nisan tarihleri arasında idrak edilen Kutlu Doğum Haftası kapsamında, evrenin yaratılış gayesi, Peygamber Efendimizin dünyaya teşrifinin anlamı ve çağımızın problemleri üzerine açıklamalarda bulundu.

Kainatın yaratıcısı evreni ne için yarattı?

Kainatın yaratıcısının, her şeyden önce isim ve sıfatlarının tecellilerini görmek ve bir de şuurlu varlıklara göstermek için evreni yarattığını dile getiren Prof. Dr. Niyazi Beki, “Her cemal ve kemal sahibi kendi kemal ve cemalini görmek ve göstermek istemesi varlık aleminde herkes tarafından kabul edilen bir düsturdur. Kabiliyetli bir ressam bir resmi yaparken bu kabiliyetini görmek ve göstermek ister. Bir şair bir şiir yazarken şiir yazma maharetini görmek ve göstermek ister.” dedi.

Her cemal ve kemal sahibi, kendi cemal ve kemalini görmek ve göstermek ister

Prof. Dr. Niyazi Beki, konuyu Bediüzzaman hazretlerinin ifadesini kısaltarak özet halinde şöyle dile getirdi:

“‘Her cemal ve kemal sahibi, kendi cemal ve kemalini görmek ve göstermek istemesi sırrınca; bu kâinatın şanı yüce sultanı dahi istedi ki, bir fuar açsın, içinde maharetini gösteren sergiler dizsin ki, saltanatının haşmetini, servetinin şaşaasını, kendi sanatının harikalarını, hem kendi marifetinin/ilim, kudret ve hikmetinin eşsiz tecellilerini teşhir edip göstersin. Ve böylece cemal ve kemal-i manevîsini iki vecihle müşahede etsin: Bir yönü; bizzat sanatın inci gibi en ince inceliklerine aşina olan kendi bakış açısıyla temaşa etsin. Diğer yönü de; başka şuurlu varlıkların nazarıyla baksın. İşte bu bakış açısını harekete geçirmek için başta insan olmak üzere Melek, cin gibi şuurlu varlıkların akıl ve şuurlarına hitap etmeyi ve bir elçi vasıtasıyla kâinattaki sanatın güzelliğini ve yaratıcının manevi cemal ve kemalini ders vermeyi uygun görmüştür. Zira güzel ve anlamlı bir kitap muhatapları tarafından tam anlaşılmıyorsa ve onu açıklayan bir muallimi de yoksa, o kitabın değer ifade eden bir kıymet-i harbiyesi olmaz.”

Evren dahi yaratıcısını tanıtmak üzere yazılmış ontolojik bir kitap

Evrenin dahi yaratıcısını tanıtmak üzere yazılmış ontolojik bir kitap olduğunu da ifade eden Prof. Dr. Niyazi Beki, “Fakat yazılış gayesine uygun manalarını keşfedip ortaya koymak bir muallim olmadan olmaz, olamaz.  İşte Hz. Muhammed’in (s.a.v) doğumu bu tanıtım işini icra etmesi bakımından eşsiz bir öneme sahiptir. Rabiü’l-evvel /Nisan ayının günlerine tevafuk eden bu kutsal doğum gününün bu tevafuku ile, bir baharın habercisi, gül ve çiçeklerin açılmasının müjdecisi ve Nisan yağmuru gibi umumi bir rahmet olduğuna işaret edilmiştir.” ifadesinde bulundu.

Hz. Peygamberin dünyaya teşrifleri ne anlatıyor? 

 Hz. Peygamberin (s.a.v) dünyaya teşriflerinin her yönden kâinatın yaratıcısını tanıtması, emir ve yasakları çerçevesinde dünya ve ahiret hayatının mutluluğunu kazandırması, hem prensipleriyle hem pratik hayatıyla insanlara insanlık ahlakını, insanlık değerlerini öğretmesi, diri diri kızlarını toprağa gömen bir toplumu haksız yere karıncayı öldürmekten imtina eden bir konuma getirmesinin eşsiz bir olay olduğunu anlatan Prof. Dr. Niyazi Beki, şöyle devam etti:

“Bütün dünyaca malûmdur ki, az bir kavmin âdetlerinden hakir, ehemmiyetsiz bir âdeti kaldırmak veya zelil, miskin bir taifenin cüz'î, zayıf huylarını ortadan kaldırmak, büyük bir hükümdarın kolayca yapamayacağı, uzun bir zamanda bile çok zahmetlere bağlıdır. Acaba hâkim olmamakla beraber, maddi kuvvete sahip olmadığı halde, az bir zamanda, eski kültür ve adetlerine nihayet derecede bağlı, inatçı ve fertleri pek çok olan bir toplumda kötü ahlaklarını terk ettiren; hem yerlerine gayet yüksek âdetleri, güzel ahlâkları tesis eden bir zât, hârikulâde olmaz mı?  Özellikle insanın fıtratında ve vicdanında var olan istinat (Allah’a iman) ve istimdat (ahirete iman) noktalarını tatmin edecek bir fikri kalplerinde tesis etmek, müjdelerin ötesinde canlı bir hayat modelidir. Aciz olan insana her türlü yardımını esirgemeyen bir Allah’a iman; keza fakir olan bir insana lojistik destek sağlayan ahirete iman etmekten daha büyük bir müjde, daha büyük bir kazanç daha büyük bir servet olabilir mi?”

İman esaslarının ilmini öğrenmek, sonra öğrendiğimizle amel etmek…

Kutlu Doğrum Haftası’nın, insanların Allah’a, Kur’an’a, resule ve ahirete imanlarını tazeleyip kuvvetlendirmeleri gereken kutsal bir mevsim olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Niyazi Beki, “Allah’ın bütün sıfatlarıyla kuddûs/kusurlardan münezzeh olduğuna, sonsuz rahmet sahibi Rahman ve Rahim olduğuna inanmak; keza her kıştan sonra bir bahar, her geceden sonra bir sabah olduğu gibi, her ölüm uykusundan sonra da bir mahşer baharı ve  kıyamet kışından sonra da bir haşir/yeniden dirilme baharı olduğuna iman etmek en büyük bir kazançtır. Önce, ilmi çalışmalar, programlar, seminer ve konferanslar gibi programları düzenlemek ve katılmak suretiyle bu tahkiki iman esaslarının ilmini öğrenmek, sonra öğrendiğimizle amel etmek, hayatımıza uygulamakla hem dünya hem ahiretimizi tamir etmiş olacağız.” diye konuştu.

Bu asırda özellikle ihtilaf, yoksulluk ve cehalet oldukça arttı!

Bu asırda özellikle ihtilaf, yoksulluk ve cehaletin oldukça arttığını, ihtilafların çoğunun akıl ve mantığın önünü kesen hissiyat olduğu için bunu yeniden aklın rotasına oturtmanın oldukça zor iş olduğunu kaydeden Prof. Dr. Niyazi Beki, “Yoksulluk, yanlış kanaat, tembellik ve yanlış tevekkül anlayışına bağlı olarak daha da ziyadeleşmiş olduğundan, sanayi ve teknoloji konularında çok ciddi gayretlere, himmetlere muhtaçtır, bu asırda bu ihtiyaç daha fazlalaşmış olduğundan yüksek feragat, cesaret, maharet ve marifete çok şiddetli ihtiyaç doğmuştur.” şeklinde konuştu.

Cehalet hastalığını bertaraf etmek için kitap ve sünnete bağlı gelişen rehberliğe ihtiyaç var

Cehalet hastalığının bu çağda bizzat materyalist fen ve felsefeden geldiği için dalaleti, yanlışı, şaşkınlığı bertaraf etmek için kitap ve sünnete bağlı gelişen rehberliğe büyük ihtiyaç doğduğunu ifade eden Prof. Dr. Niyazi Beki, “İlim kisvesine bürünmüş bir cehaletin ortadan kaldırılması takdir edersiniz ki çok zordur. Dört mezhep imamları ve ehl-i sünnet alimleri gibi ilmi ve aklı olmayanların, Abdulkadir Geylani ve imam Rabbani gibi takva sahibi olmayanların, İmam Gazali ve Bediüzzaman Said Nursi gibi akıl ve kalp ile birlikte seyr-u süluk etmeyi prensip edinmeyen, İbn Arabi ve Mevlana gibi maddi- manevi ilimleri mezç etmeyen kimselerin rehberliği bu asırda pek müessir olmayabilir. Bu da hastalıkların teşhisi, tedavisi için gereken faydayı sağlamaktan uzak olabilir.” şeklinde sözlerini tamamladı.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner22

banner21