Daha önceki yazılarımda belirtmiştim.
Önce ekonomiyi düzeltelim, sonra faizleri indirelim.
Zaten ekonomi iyiye giderse faizler otomatik olarak düşer.
“Madalyonun bir de öteki yüzü var.
Diyelim ki piyasayı göz ardı ettiler ve faizi indirmeye karar verdiler, Ne kadar faiz indirebilir TCMB? Ya da soruyu doğru şekilde soralım.
Ne kadarlık bir faiz indirimi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı memnun edebilir?
50 baz puan. Faiz indirimi bile denmez bu kadarına!
100? Bu oranda bir indirim de bence kesmez!
Bir 200 ardından bir 200 daha belki!
Cumhurbaşkanı’nın beklentisi ev, otomobil satışları patlasın. Herkes kredi alsın. Paralar saçılsın, ekonomi büyüsün. 50-100 puanlık indirimlerle olacak beklentiler değil anlayacağınız.
Ama bahsettiğim büyüklükte bir faiz indirimi adımı Türkiye ekonomisinin intiharı olur.”
***
Önce 100 baz puan Eylül, iki gün önce de 200 baz puan Ekim toplantısında TCMB faizi indirdi. Sonrasında ne olduğunu biliyorsunuz.
Bir önceki yazıda da yazdım. Türkiye ekonomisi artık bir “sorumsuzluk ekonomisi” olarak tarihe geçmiştir. Faiz indiriminin ardından TL’nin değerindeki serbest düşüşe ilişkin bu yazının yazıldığı saate kadar hükümetten tek bir ses çıkmadı.
Sadece AKP Grup Başkan Vekili Cahit Özkan bir açıklama yaptı. Yaptığı açıklamada özetle kısa vadede olumsuz etkiler olsa da faiz indiriminin uzun vadede Türkiye ekonomisinin hayrına olduğunu ifade etti.
Bundan başka bir açıklama olmadığına göre faiz indiriminin iktidar partisinde uzun vadede yatırım ve üretim ortamının iyileşeceği hayaliyle anlatıldığı sonucunu çıkarmak mümkün.
Yani faizler inecek, yatırımlar artacak.
Yatırım artınca üretim artacak, istihdam artacak.
Artan üretimle birlikte fiyatlar da düşecek.
Elbette böyle anlatınca mantıklı geliyor. Önceki Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak da bu stratejiyi takip ettiğini defalarca anlatmıştı.
Ve o zaman karşılığı olmayan bu strateji, bugün de çalışmayacak.
Neden mi?
Çünkü şu an yatırımların artmamasının asıl nedeni yüksek faiz değil. Faizin bugünkünden çok daha yüksek olduğu ortamda iş insanlarının Türkiye’de yatırımlarına devam edebildiği dönemleri hatırlıyoruz.
Bugün artık iş insanlarının yatırım yapacakları bir ortam faizden bağımsız olarak yok. Bir kere her şeyden önce ortada öngörülebilir bir ekonomi yok.
Düşünsenize bir iş insanı mesela Ekim ayı başında yeni bir üretim tesisi için Almanya’dan makine siparişi vermiş olsun. O gün verdiği siparişin Türk Lirası karşılığı 10 milyon 280 bin TL’ye karşılık geriyor. Aradan geçen yirmi günün sonunda bu iş insanının makinelere ödemesi gereken tutar 11 milyon 200 bin TL’ye çıkmış durumda.
Siz faizi neden indirmiştiniz?
Yatırım maliyetleri düşsün diye.
Düştü mü?
Tam tersine!
Düşmediği gibi kuş gibi uçtu, gitti!
Yine örnekte gördüğünüz gibi bu zararın kaynağı ne ticari bir olumsuzluk ne de bu iş insanının başarısızlığı.
Tek neden var.
Ülkenin öngörülemezliği.
***
Haydi bunu da geçtim. Diyelim ki faizlerin düşmesi ile birlikte yatırım maliyetleri düşmüş olsun ve iş insanlarının yatırım iştahı artsın.
Bu iş insanları ürettikleri malları iç pazarda kime satacak?
Bu son kararla birlikte iyice satın alma gücü kaybolan, hayatı iyice pahalılaşan ve kirasıyla birlikte üç beş lokmalık market alışverişini ödemek için gece gündüz çırpınan, bunların dışında kuşa dönmüş maaşı başka bir mal/hizmet almaya yetmeyen milyonlara mı?
83 milyonluk kendi pazarına hiçbir şey satamadan büyüyen firma nerede görülmüş Allah aşkına?
***
Daha uzun uzun anlatırım.
Ne kendimi ne de sizi daha fazla üzmeye gerek yok!
Bu son kararla birlikte dolar karşısında:
Eylül’den bu yana geçen 52 günde yüzde 19,2 fakirleştik.
Ekim başından bu yana geçen 22 günde yüzde 8,5 yoksullaştık.
Abiler söylesenize;
Bu ülke size makam, mevki, güç vermişken;
Bu ülke insanını bile bile bu kadar hızlı fakirleşmeye layık görebileceğiniz kadar sevmeyeceğiniz ne yaptık size...
Yabancı yatırımcıyı bu ülkeye çekmedikçe,istihdam artmadıkça,hukukun üstünlüğü egemen olmadıkça hayal aleminde daha çok gezeriz.
Bu işin kısa ve uzun vadesi kalmadı.
Vatandaş, esnaf perişan oldu.
Dolarla maaş almıyoruz ama her şeyimiz dolara bağlı.