İster sanayici olsun ister hane halkı, herkesin aklında aynı soru: Dolar ne olacak?
Sanayici merak içinde çünkü yarı mamulü dolarla, euro ile getiriyor, işleyip satıyor. Kurun yükselmiş olması belini kırmış durumda, çünkü yüksek kurdan ithal edilen girdiler mamul fiyatlarını da yukarı çekiyor. Bu durumda ürünler satılmıyor ve durgunluk oluşuyor… Eğer ihracat yapıyorsa, bir de ithal girdi bağı yoksa, yükselen kur ürününü daha kolay sattırıyor….
Hane halkı ise tasarruflarının enflasyon karşısında alım gücünü yitirmemesi adına dolara yöneliyor. Zira Türkiye’de Ak Parti’nin ‘Katılım Bankacılığı’ ısrarı nedeni ile hisse senetleri piyasası bitmiş durumda… Vatandaşın önünde tek yatırım seçeneği dolar ya da altın… İkisi de üretime katkıdan uzak güya ‘güvenli limanlar’…
KUR DENKLEMİ
Doların değeri için şöyle bir eşitlik yanlış olmaz:
Dolar değeri= FED faiz kararı + FED bilanço kararı + Türk enflasyon değeri + Türk politika faizi + Türk jeopolitik riskleri + Amerikan iç/dış politik riskleri + ABD Çin Ticaret Savaşı
Şimdi tek tek bunları ele alalım…
1-FED faiz kararı: Amerikan Merkez Bankası (FED) son toplantısında faiz artırımı yapmadı. Bu Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde kurun yükselmesini önleyen ana etken oldu. Bu nedenle Türkiye’de de kur 5,15 desteğine kadar indi. Faizin tekrar artması için koşul, Amerikan makro ekonomik verilerinin tekrar düzelmesi. Ancak son gelen verilerde FED’i faiz artırım patikasına tekrar sokacak şekilde güçlü bir duruş görmüyoruz. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde bu durum, kurda yükselişe bariyer olacak en büyük gerekçe olabilir.
2-FED bilanço kararı: FED’in 2008 krizinden çıkış için piyasaya verdiği paralara kabaca bilanço dersek, bu bilanço büyüklüğü 2017’de 4,4 trilyon dolarken şu an 4 trilyon dolar civarında seyrediyor. FED bu balonu indirmek zorunda. Bu nedenle piyasadan her ay 50 milyar dolar çekilmesi planlanmıştı. Ancak Amerikan ekonomisinde görülen durgunluk sinyalleri nedeni ile 2019’da bu uygulamadan da vazgeçilebilir. Paranın piyasada kalması da Türkiye’de kur adına olumlu bir etken.
3-Türk enflasyonu: Türkiye’de enflasyon resmi rakamlarda 20 civarında seyrediyor. FED kaynaklı bir kur şoku olmayacağına göre Türk imalat sanayinin girdi maliyetleri artmayacak. Bu da mamul fiyatlarının artmayacağı varsayımını akla getiriyor. Bu bağlamda hem iç piyasanın 2018 sonbaharındaki paniği kısmen atlatmış olması, hem de enflasyon beklentilerindeki durulma dış kurumlara yıl sonu dolar/TL kur beklentilerinde revizeler yaptırdı.
Örneğin, Commerzbank 2019 yılı sonu dolar/TL tahminini 6,50'den 5,75'e düşürdü. Standard & Poor's ise 6.90 olan tahminini revize etti ve 2019'da 5,50 olmasını beklediğini belirtti. JP Morgan ise 7 olan 4.çeyrek tahminini 6,30 olarak düzeltti…
Bu başlıkta unutulmaması gereken yukarı dönecek enflasyonun bu tabloyu tersine çevirecek olmasıdır…
4-Türk faizi: TCMB politika faizi 24. Enflasyon ise 20. Bu reel faizin +4 olduğunu gösteriyor. Bu politikaya ‘Sıkı ya da Şahin Duruş’ adı veriliyor. Yani tasarruflar dolar yerine yüksek faiz nedeni ile TL’de kalıyor. Ancak bunun maliyeti ise korkunç! Türk sanayisi ağır bir faiz baskısı altında yatırım yapamıyor ve her geçen gün küçülüyor. (Bir önceki yazımızda Sanayi Üretim Endeksi’ni incelerken detay vermiştik)
Yüksek faiz nedeni ile küresel sermaye çekirge sürüsü gibi Türkiye’ye akıyor. Yani tahvil veya hisse senedi alıyor. Borsa’nın yukarı çıkışı, kurun 5,20/5,35 arasında takılı kalması giriş yapan sıcak sermaye yüzünden.
Döviz-enflasyon-faiz sarmalı, bu kez tersine işlemeye başladı.
Ocak 2019’da açıklandığına göre, Kasım 2018 itibarıyla bireysel takip borçlularından halen borcu devam eden kişi sayısı, tüketici kredilerinde 2.226.701 ve bireysel kredi kartlarında 2.408.487 idi. Bazı kişilerin hem tüketici kredisi, hem de bireysel kredi kartı sorunu vardı. Bu nitelikteki örtüşmeler de dikkate alındığında, diğer bir deyişle, 3.373.269 kişinin bankalarla sorunu söz konusuydu.
Bankacılık sistemi, verdiği ticari kredilerin geri dönüşünde zorluklar yaşamaktadır. 2017 yılında yaratılan kredi garanti fonu sayesinde ertelenen sorunlar, enflasyonun ve faizlerin fırladığı koşullarda daha da büyümüş olarak gündemdedir. Tüketici kredilerinin ve kredi kartı geri ödemelerinde yaşanan ve artmakta olan sorunlarla birlikte ele alındığında, bankacılık sektöründe de sıkıntılar gündeme gelebilir.