Üsküdar Üniversitesi tarafından Bediüzzaman Said Nursi’nin 61. Vefat Yıldönümünde ‘Musibet ve Hastalıklar’ Paneli düzenlendi. Üsküdar Üniversitesi Risale-i Nur Araştırmaları Platformu (RİNAP), Çağın Vicdanı Kulübü ve Sağlık Kültür Spor Direktörlüğü tarafından bu yıl 8’nci kez gerçekleştirilen anma ve anlama programı pandemi koşulları çerçevesinde çevrimiçi olarak gerçekleştirildi.
Prof. Dr. İbrahim Özdemir: “Bediüzzaman, kâinatı ve insanı Kur’an’ın ışığında anlamaya çalıştı”
Üsküdar Üniversitesi Felsefe Bölüm Başkanı Prof. Dr. İbrahim Özdemir, açılış konuşmasında tam bir yıldır dünyanın Covid-19 pandemisi nedeniyle karşı karşıya olduğunu belirterek musibet ve hastalıkları sorgulayan anlamaya ve tedavi etmeye çalışan tek varlığın insan olduğunu söyledi. Prof. Dr. İbrahim Özdemir, “Tarih boyunca birçok filozof düşünür şair ve yazar bu sorunu çözmeye çalıştı. Bediüzzaman Sait Nursi de 80 seneyi aşkın hayatında kâinatı, insanı, insanlık durumunu Kur'an'ın ışığında ve sünnet çizgisinde anlamaya çalıştı. Ulaştığı sonuçları 6 bin sayfalık Risale-i Nur Külliyatı ile bize miras bıraktı” diye konuştu. Bediüzzaman’ın hastalar ve ihtiyarlar risaleleri ve gençlere yönelik yazdığı gençlik rehberi ile varoluş sorularına ilişkin yanıtlar verdiğini kaydeden Prof. Dr. İbrahim Özdemir, panelde dünyayı etkileyen pandemi musibetini de anlamaya çalışacaklarını kaydetti.
Prof. Dr. Mehmet Zelka: “Bediüzzaman Said Nursi, hastalıkla çatışma yerine barışmayı öğretiyor”
Üsküdar Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Mehmet Zelka, açılış konuşmasında bir yıl önce ortaya çıkan Covid-19 pandemisinin tüm dünyayı etkileyen küresel bir tehdit olduğunu, bireysel ve sosyal hayat üzerinde ani ve beklenmedik etkiler oluşturduğunu ve alışkanlıklarımızı değiştirdiğini söyledi. İnsanlığı aydınlatan ve yol gösteren toplum bilinci rol modeli insanlara günümüzde her zamankinden daha çok ihtiyaç olduğunu kaydeden Prof. Dr. Mehmet Zelka, bu isimlerden birinin de Bediüzzaman Said Nursi olduğunu söyledi. Prof. Dr. Mehmet Zelka, “Bütün insanlığın yükünü başında ve gönlünde taşıyan, beşeriyetin yıldızları asırların güneşleri olan bu insanları daima anmak ve anlamak, gelecek nesillere anlatmak bir insanlık borcumuzdur. Bediüzzaman Saidi Nursi Hazretleri de böylesine anlaşılması ve anlatılması gereken müstesna insanlardan biridir. Bediüzzaman, yaklaşık 90 yıl önce yazdığı hastalar risalesi ile hasta ve musibetlere hakiki bir teselli ve nafi bir reçete ve mücerrep bir ilaç sunmuştur. İnsanın öncelikle kendisini okuyup tanımasını ve her marazın ilk çaresi olan farkındalık tavsiye ediyor. Hastalıkla çatışma yerine barışmayı, teslim ve tevekkülü, yeis ve ümitsizlik yerine ümitvar olmayı öğretiyor” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Ülkeler intiharlara karşı önlem almaya çalışıyor”
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan “Pandemi ve Hastalar Risalesi” başlıklı açılış konuşmasında bir yıldan bu yana devam eden Covid-19 pandemisine işaret ederek “Bir senedir küresel bir hastalık, musibet var. Bu küresel hastalık karşısında insanoğlu müthiş bir çaresizliğe kapıldı, arayış içerisine girdi. Finlandiya istatistiklerini açıkladı. İntiharlar yüzde 15 oranında artmış. Japonya’da intiharlar arttığı için ‘Yalnızlık Bakanlığı’ kurulmuş. Böyle bir zamanda buna Bediüzzaman’ın ne mesajı vardır acaba? Bediüzzaman’ın söyledikleri ne olabilir diye Risale-i Nur’u incelediğimiz zaman hastalıklara, ihtiyarlara tavsiyeleri olduğunu gördük. Bu tavsiyeler tam aslında bu olayı nasıl ele alacağımızı da gösteriyor” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “İmam Gazali iki kutuptaki insanları anlamaya çalıştı”
Bediüzzaman Said Nursi’nin yaklaşımını Büyük Selçuklu Devleti devrinin İslam âlimi İmam Gazali’ye benzeten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İmam Gazali’nin bulunduğu çağda bir tarafta batıniler var. O dönemlerin Orta Doğusunda, İran’da Büyük Selçuklu zamanında müthiş bir kaos var. Bir taraftan da felsefe ile sadece aklı yücelten, Allah’ı sadece ilk akıl gibi görüp daha sonrasını açıklayamayan bir anlayış var. Bu iki fırtına çarpışıyor. Böyle bir durumda o zamanki devlet batınilerin tüm kitaplarını toplayıp yakmak istiyor. İmam Gazali buna karşı çıkıyor. Bu kitapların toplanmasını, okuyup inceleyeceğini söylüyor. Hepsine cevap verilmesi gerektiğini ifade ediyor. Aynı şekilde Aristo, Eflatun ve antik Yunan çağı kitapları tercüme ediliyor. Onlarda bu durumlarda ciddi şekilde ikiye ayrılmış kutuplar var. Batınilerle sadece Yunan felsefesinin çarpıştığı bir dönemde İmam Gazali, ‘O olayın zihinsel temellerini ortaya koymazsak binayı inşa edemeyiz’ diyor. İmam Gazali’nin çağında yaptığı batıni ve akılcıların sentezini Bediüzzaman yapmış, eski sorulara bu çağın doğruları ile cevap vermiş. Musibet konusunda yeni cevaplar vermiş. Bediüzzaman bu çağın İmam Gazalisi’dir. Bediüzzaman’ın görüşlerini okuyup da hayran olmamak ve hayrete düşmemek mümkün değil” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Araştırmalar paranın mutluluk getirmediğini gösteriyor”
Amerika Birleşik Devletleri’nde 1950 ile 2000’li yıllar arasında yapılmış bir araştırmaya dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan, “Toplumda ‘Ben çok mutluyum’ diyen insanların oranı 1950 ile 2000 yılları arasında hep aynı düzeyde ilerlemiş ve hatta bazen azalmalar da olmuş. Kişi başına düşen milli hasıla 20 bin dolardan 35 bin dolara çıkmış. Fakat mutluluk sabit düzeyde kalıyor. Araştırmanın bu sonucu ‘Parayla saadet olmaz’ sözünü anımsatıyor. Amerikalıların da ‘Para mutluluğu satın alamaz’ sözünü hatırlatıyor. 1980 ile 2015 yılları arasında yapılan bir araştırmada da 8’nci, 10’ncu ve 12’nci sınıftaki gençlerin ‘Hemen hemen her gün görüşüyoruz’ deme sıklıkları ortaya konmuş. Gelecekle ilgili doğru karar vermek için sürekli analiz yapıyorlar. ‘Hemen hemen her gün görüşüyoruz’ diyen gençlerin oranı 2010’dan itibaren süratle düşmüş. Yani gençler arasında sosyal izolasyon var. Gençlerde ciddi bir değişim yaşanıyor” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Batı, insanları zenginleştirdi ama mutlu edemedi”
Depresyonla ilgili bir istatistikte de kadın ve erkeklerde klinik tanı almış depresyon oranının 2013 ve 2016 yılları arasında kadın ve erkekte tanı oranının gittikçe arttığına işaret eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Batı değerleri insanı zenginleştirdi ama mutlu etmeyi başaramadı. Böyle bir durumda covid-19 oldu. Covid-19’da karşı karşıya kaldığımız tablo şunları gösteriyor: Daha az ekonomik refah – daha fazla yoksulluk, daha az psikolojik refah – daha fazla gelir eşitsizliği, daha az fiziksel rahatlık – daha fazla sağlık sorunu, daha az sosyal ilişkiler – daha fazla sosyal izolasyon, daha az güven – daha fazla yalnızlık ve gelecek kaygısı, daha az mutluluk – daha fazla ölüm korkusu ve daha şiddetli olaylar, daha az eğlence – daha sık olarak depresyon, panik hastalığı ve sorunlar ortaya çıktı. Dünya Sağlık Örgütü de pandemi sonrasında psikiyatrik hastalıklarda artış olabileceğine dikkat çekiyor” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Toplumun yaklaşık yüzde 60’ında olgunlaşma eğilimi görüldü”
Üsküdar Üniversitesi’nin pandeminin başladığı ilk dönemde 2020 yılının Nisan ayında yaptığı Koronavirüs pandemisine ilişkin araştırmaya değinen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, ‘Salgın sürecinde algılar, kaygılar, korkular ve travma sonrası büyüme ölçeği’nin 6 sorusunu kullandık. Travma sonrası büyüme algılama oranımızı ölçmek istedik. Bu araştırmada ‘Önem verdiğim şeylerin öncelik sırası değişti’ diyenlerin oranı yüzde 59, ‘Manevi konulara ilgim arttı’ diyenlerin oranı yüzde 49, ‘Zorluklara göğüsleyebileceğimi anladım’ diyenler yüzde 56, ‘Olayları olduğu gibi kabullenebiliyorum’ diyenlerin oranı yüzde 56, ‘İlişkilerime daha çok zaman ve emek sarf etmeye başladım’ diyenlerin oranı yüzde 48, ‘Elimdekilerin kıymetini daha iyi anladım’ diyenlerin oranı yüzde 74 çıktı. Aslında hastanemizdeki hedeflerle travma sonrası büyüme ölçeğindeki hedefler birbirine çok benziyor. Yani toplumumuzun yüzde 50 -60 arasındaki kısmı travma sonrası olgunlaşma ile ilgili ilk anda bir bakış gösterdi. Bu çok iyiye işaret. Ama yüzde 40’ı da bunun tersi durumda travmayı daha şiddetli yaşıyorlar” diye konuştu.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Bediüzzaman hastalık üzerinden topluma mesajlar verdi”
“Bediüzzaman peki bu durumda ne yapıyor?” sorusunu soran Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bediüzzaman tezi için ‘Hastalara bir merhem, teselli, manevi bir reçete, bir iadetül-i varis ve geçmiş olsun makamında yazılmıştır’ diyor. 25 devadan oluşan bu kitapçık, 4,5 saat zarfında hiçbir kaynağa başvurmadan yazılıyor. Burada önemli başlıklar şöyle öne çıkıyor; ‘Hastalık bir merdiven gibi Rabbine ulaşmasını sağlıyor’, ‘Hastalık ipiyle hakikati bulması konusunda bir yol gösteriyor’, ‘Hastalık algısını değiştirerek acısını azaltıp iyileştirmeyi hızlandırmak’ gibi açıklamalar var. Bediüzzaman, hayata anlam katmak ve teselli vermek ihtiyacını insanın keşfetmesini sağlıyor. Hastalık yükü ile zamanı durdurup yeniden tanımayı yapıyor. Zamanı durdurup geçmişe yeniden anlam yüklüyor, o anlama göre geleceğe öyle baktırıyor. Öyle bir bakış açısı getiriyor. Hastalık gözüyle hayata bakarak sonsuzluğun sonunu anlatmaya çalışıyor. Ölümcül hastalığı olan bir kişiye hastalığını tek yönlü sevgiliye kavuşturan bilet gibi anlatıyor ve ümitsizliğini o şekilde gideriyor. Aklını kullananlara hastalık ve çileden dersler ve ibretler çıkarmayı öğretiyor” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Üçüncü nesil psikoterapiler hastalığı düşman görmüyor”
Genellikle insanların hastalık sağlığı ile ilgilendiklerini, sağlık sağlığı ile ilgilenmediklerini belirten Tarhan, şunları söyledi:
“Hastalık geçtikten sonra bana ne kazandırdı diyebilmek lazım. Şimdi psikiyatride kullanılan üçüncü nesil psikoterapiler var. Bunlara Mindfullness ve metakognitif tedaviler de deniyor. Bu tedavilerin beş özelliği var. Birincisi yaşanan bir musibeti, bir travmayı, bir hastalığı, örneğin pandemiyi kabul etmeyi sağlıyor. Yani bu üçüncü nesil psikoterapilerde hastalığı düşman olarak görmeyeceksin. Klasik psikoterapi, hastalığı düşman gibi görüyordu. Yok edilmeli diyordu, ölümü düşman gibi görüyordu, yok edilmeli diyordu. Ölümle savaş ve yen diyorlardı. Kişi ölümü öldürmek mümkün olmadığı için daha çok ümitsizliğe düşüyordu. İlaçlarla uyuşmaya ya da eğlencelerde uyuşturucu maddelerle ve alkol kullanarak unutmaya çalışıyordu. Böylece dünyadan kaçıp, kayıp gidiyordu.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Hastalığın ve ölümün kabul edilmesi öğretiliyor”
Üçüncü nesil psikoterapiler, ‘Önce o hastalığı kabul et, yaşadığın hayat olayını, travmayı, hastalığı, ölümü kabul et. Ondan sonraki ikinci adım, yeniden anlamlandırır’ diyor. Şu anda senin, kimseyi bağışlaman gerekiyorsa ve o kimse bağışlamaya layıksa, bağışla diyor. Bağışlamaya layık değilse, onu öylece kabul et, ondan sonra onu al rafa koy, bu bana ne öğretti diye analiz edip yoluna devam et diyor. Yaşadığın bir tehditse, her olayın bir tehdit boyutu vardır, bir de fırsat boyutu vardır diyor.”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Bediüzzaman pozitif psikoloji eğitimleri vermiş”
Bediüzzaman’ın Hastalar Risalesi’nde pozitif psikoloji eğitimleri verdiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İnsanların kontrol edebileceği şey var, edemeyeceği şey var. Gücünün yettiği şey var, yetemeyeceği var. Akıllı insan ne yapar, kontrol edemeyeceği şeyde, gücünün yetmediği şeylerde, böyle durumlarda onu yeniden anlamlandırır, kendisine pozitif hedefler koyar, pozitif anlam katar, pozitif yorum yapar. Bediüzzaman, Hastalar Risalesi’nde hastalara pozitif psikoloji eğitimi vermiş. Pozitif psikoterapi tarzında üçüncü nesil terapiler eğitimini verdiğini görüyoruz ki pozitif psikoterapi çıkalı 10 seneyi geçmedi. Burada tehdide değil, fırsatı odaklanmayı öğren diyor. 4’ncü adımda ümidi yüksek tutmayı öğretiyor. O kişinin ümidini yüksek tutmak için ne yapacaksın? Böyle durumlarda, üçüncü nesil psikoterapilerin önerisinde kişinin sağlam zihinsel sığınağı var mı, ona bakılıyor. Yüksek bir inancı var mı, ona bakılıyor. İnancı doğaüstü bir gece inanıyor mu, ona bakılıyor. Terapilerde hastalara ‘Hangi yüksek güce inanıyorsan ona sığın’ deniyor. Kimisinin koruyucu melek inancı oluyor, kimisinin zihinsel bir sığınağı oluyor” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “İnsan musibetlere karşı güvenli bağlanma duygusunu kullanabilmeli”
“Bediüzzaman'ın en büyük keşfi Allah'ın sıfatlarını tasvir etmesi, Allah tasavvurunu başarması ve Allah tasavvurunun akla en uygun Allah tasavvur olduğudur” diyen Tarhan, “İnsanda güvenli bağlanma duygusu var. İnsan eğer hastalık ve musibet zamanlarında güvenli bağlanma duygusunu kullanamazsa ümidini yüksek tutamıyor, ümitsizliğe düşüyor. Görünmeyen bir güç var, görünmeyen bir gerçeklik var. Beni görüyor, yalnız değilim, bana yardım edebilir diyor. Onun için öyle durumlarda o kişi yalnız olmadığını hissettiği için müthiş rahatlıyor” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Bediüzzaman ömrü sermaye olarak görüyordu”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bediüzzaman’ın ‘ömür sermayesi kavramı’ bana çok ilginç geliyor. Sermaye tamamen kapitalist bir terminoloji. Bediüzzaman almış kapitalist terminolojiyi kullanmış. Sermaye olunca ne yaparsın? Yatırım yaparsın, sermayeyi en karlı bir şekilde değerlendirmeye çalışırsın. Bediüzzaman ‘Ömür bize bir sermayedir, bunu en karlı yatırım haline dönüştür’ diyor. Hastalık bunun için bir fırsat diyor. Mesela bu kaynak yönetiminde vardır” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “En karlı yatırım ölümden sonrasına yapılan yatırımdır”
En stratejik düşünen insanın, uzun vadeli düşünen insan olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “O halde dünyadaki en karlı yatırım nedir diye sorsak dünyadaki en karlı yatırım ölümden sonrası için yapılan yatırımdır. İkinci karlı yatırım aileye yapılan yatırımdır. Çünkü aile bir güvenli alandır, huzur yuvasıdır. Daha sonraki 3’ncü yatırım maddi yatırımlardır. Bediüzzaman hastane sahnesinde insanın ömür sermayesindeki kaynak yönetimi stratejisine göre en akıllı yatırım olan ‘ölümden sonrasına yatırım yapın’ diyor” diye konuştu.
Prof. Dr. Niyazi Beki: “İnsanlar hayatları boyunca her yıl en az bir iki defa musibet ve sıkıntılarla imtihan olmaktadır”
“Musibet ve Hastalıklar Karşısında İnsanlık” başlıklı ilk oturumun moderatörlüğünü İbn-i Haldun Üniversitesi Tarih Bölümü’nden Dr. Öğretim Üyesi Ercüment Asil yaptı.
Üsküdar Üniversitesi Risale-i Nur Platformu Başkanı Prof. Dr. Niyazi Beki, Risale-i Nur’un hakiki bir Kur’an tefsiri olduğunu göstermesi açısından musibet ve hastalıklarla ilgili ayet ve hadislerden örnekler verdi. Prof. Dr. Niyazi Beki, “İmtihanın insanın yakasını bırakmayacağını gösteren bir ayeti celile de şurada görmek mümkündür. ‘Onlar her yıl bir veya iki kez çeşitli belalarla imtihan edildiklerini görmüyorlar mı? Sonra yine de ne tövbe ediyorlar ne de ibret alıyorlar.’ mealindeki ayette de dini yönden yapılan imtihana işaret etmektedir. Ayetin ifadesinden anlaşılıyor ki insanlar hayatları boyunca her yıl en az bir iki defa musibet ve sıkıntılarla imtihan olmaktadır. Bu imtihanın hedefinde insanların günah ve kusurlarından pişman olup tövbe etmelerini sağlamak ve bu çetin imtihanın sonuçlarını düşünüp tefekkür etmeye ebedi hayatı kaybetmemek için bulunduğu fani hayatını sorgulamaya sevk etmek vardır” dedi.
Prof. Dr. Mykhaylo Yakubovych: “Saidi Nursi, bilim ve din arasındaki ilişkiye dikkat çekiyor“
Almanya Freiburg Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mykhaylo Yakubovych, dünyanın pek çok yerinde savaş, göç ve hastalıkların yaşandığını söyledi. Yakubovych, “Bu hayatta izzetler, saadetler çok önemlidir. Fakat bu hayata baktığımızda her şeyin değiştiğini gördüğümüzde insan ister istemez yok olmayan ebedi olan saadeti, saadet-i ebediyeyi arıyor ve istiyor. Burada Saidi Nursi Hazretlerinin dikkat çektiği ve belki de açıkladığı önemli konulardan bir tanesi de bilim ve din arasındaki akılla vahiy arasındaki ilişkidir. Bediüzzaman Kur’an’daki birçok mucizenin bilimsel gelişmelere işaret ettiğini ifade ediyor. Yani bilim ve teknolojinin gelişmesinin Kuran’ın ruhuna aykırı olmadığını ama bunun kendi başına da yeterli olmadığını ifade ediyor” dedi.
Prof. Dr. Mustafa Abu Sway: “Pandemiler ve felaketler ilahi bir mesajdır”
Kudüs Camii-Şerifi ve El Kuds Üniversitesi (Kral İkinci Abdullah Vakfı) İmam Gazali Araştırmaları Birleşik Kürsüsü’nden Prof. Dr. Mustafa Abu Sway ise “Bazen bizler bu dünyada sahip olduğumuz mal, mülk ve makamın bizi hastalıklardan kurtarabileceği yanılgısına kapılabiliriz. Dünya fani ve geçicidir. Dünyanın hayatı ve kendi hayatımızın ne anlama geldiğini derinlemesine düşünmemiz gerekiyor. Bazen bizim musibetleri ve hastalıkları anlamamızda sorun olabilir. Bu bizim cehaletimizden kaynaklanır. Burada İmam Gazali’nin söylediğini hatırlatmak istiyorum. Adaletsizlik başkasının malına el koymak, zarar vermektir. Halbuki Allah adil olduğu gibi mal da onun mülk de onun. Mal sahibi mülkünde istediği gibi tasarruf yapabilir. Bunu öncelikle belirtmek lazım. Pandemiler de dahil olmak üzere felaketler insanları ilahi mesajı dikkate almaları ve Allah’a dönmeleri için bir çağrıdır. Kur’an’da “And olsun biz onları sıkıntıya düşürdük de yine rablerine boyun eğmediler, tazarru ve niyazda da bulunmadılar” sözü geçer” diye konuştu.
Programda Hafız Cemil Öztürk, Kuran-ı Kerim’in Bakara Suresi’nin 153 ve 157 ayetlerini okurken; Çağın Vicdanı Kulübü Başkanı Müberra Özdemir, Bediüzzaman Said Nursi’nin bugüne ulaşan mesajlarını bugünün sorunlarının çözümünde önemli bir kaynak olarak gördüklerini söyledi. ÜÜ TV ve ÜÜ YouTube kanalından canlı olarak yayınlanan programın ikinci oturumu, “Musibet ve Hastalıklar ve Sosyal Hayata Etkisi” başlığı altında gerçekleştirildi. Süleyman Demirel Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İshak Özgel moderatörlüğünde gerçekleştirilen oturumda 100. Yıl Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nden Prof. Dr. Necati Aydın, Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Mehmet Cesur, Psikiyatrist Prof. Dr. Ruhi Yavuz panelist olarak yer aldı. Panel Prof. Dr. İbrahim Özdemir’in kapanış konuşmasıyla sona erdi.