Son aylarda bakıyoruz yine Fetö terör örgütü ne bağlı kimseler yine köşe taşı
kapmaya başladılar.
Yine 15 Temmuz öncesinde olduğu gibi bazı önemli bürokraside yerleri
kapıyorlar.İktidar muhalefet ile uğraşırken bunu fırsat bilen Fetö cular köşeleri
kapmaya başladılar.
Fetullahçı çetenin devlet ve millet için ne büyük bir tehlike teşkil ettiği toplumun
çoğunluğu tarafından ancak 15 Temmuzdan sonra anlaşılabildi. Kanlı darbe
girişimi vesilesiyle görüldü ki FETÖ denilen melanet şebekesi bu topraklarda
ortaya çıkmış en büyük kötülük örgütlenmesidir.
Gayet net olarak ortaya çıktı ki açma kapama düğmesi dışarıda olan bu makinayı
çekip çevirenlerin kendilerinden başka hiç kimseye merhametleri de yoktur. Çünkü
bu doğrultuda özel bir eğitimden geçirilmişlerdir. Hedefe ulaşmak yolunda her
kötülüğün mübah olduğuna inandırılmışlardır, çarpık bir din anlayışıyla beyinleri
yıkanmıştır.
15 Temmuzda bu haydutların sokaklarda, meydanlarda masum sivil insanların
üzerine gözlerini kırpmadan ateş edebilmeleri başka nasıl açıklanabilir?
Sınav sorularını çalıp kendi elemanlarını askeri okullara yerleştiren, ele geçirdikleri
yargı ve polis unsurlarını kullanarak milli ordumuzun komuta kademesini çökerten,
böylesi kumpaslar aracılığıyla hakimiyet sağladıkları TSK’nın tankını topunu
milletin üzerine çeviren bir tıynet söz ediyoruz.
Kendilerinden olmayanların hakkını gasp ederek ele geçirdikleri güçle birtakım
insanların evlerine silah, bilgisayarlarına doküman yerleştirip tasfiye operasyonları
yapan bir tıynet... Örgütleri aleyhine kitap yazan kişileri yine uyduruk suçlamalar
ve sahte kanıtlarla hapishanelere dolduran bir tıynet... Düşman veya rakip
gördükleri kişilerin yatak odalarına kamera yerleştirip mahrem görüntülerini elde
ederek siyasi ve ticari şantaj için kullanan bir tıynet... Kendi devletlerinin milli
sırlarını ele geçirip yabancı güçlere servis eden bir tıynet... Dahası bütün bu işleri
Allah adına yaptıklarını ileri sürerek aralarına aldıkları insanları aldatıp inançlarını
istismar eden bir tıynet...
Peki, bütün bu kötülükleri irtikap edenler şimdi neredeler, ne yapıyorlar? El cevap:
Utanmadan hâlâ insan içine çıkıp dolaşıyorlar. İçlerinde “Hata ettim, özür dilerim”
diyen bile yok. Kimisi Avrupa’da kimisi Amerika’da çiftliklerindeki tele vaaz
kürsülerinden gariban insanlara seslenip hak, hukuk, vicdan, merhamet diye
konuşuyorlar. Hasbelkader bunların kötülüklerine engel olmuş olanlara beddualar
ediyorlar.
Bunlar hiç yanlış yapmadıkları gibi bir de hep mağdur oluyorlar, hep haksızlığa
uğruyorlar, hep zulüm görüyorlar!
Biz ise FETÖ’nün millete ihanetini, karanlık ilişkilerini, hırsızlıklarını, cinayetlerini
çabuk unuttuk. Oysa bahse konu melanet teşkilatının yeniden canlanıp
kötülüklerine devam etmesi riskine karşı daima uyanık olmalıyız. Bu hususta
ülkeyi yönetenlerde bir gevşeklik görülüyorsa bizim de vatandaş olarak uyarı
görevimiz var.
Ne var ki şimdi bu noktada siz de şunu söyleyebilirsiniz: Örgütün mağduriyet
propagandasına meydan vermeyelim ama kanlı darbe girişiminin ardından
alelacele FETÖ torbasına doldurulanlar arasında gerçekten haksızlığa uğrayan,
mağdur olan kimseler olmadı mı? Tabiri caizse, kurunun yanında yaşlar da
yanmadı mı? Bazı mağduriyetler bugün de sürmüyor mu? Suçun şahsiliği ilkesine
rağmen yakınlarının cezasını çeken ailelerin durumu ne olacak? Birtakım kişisel
hesapları görme fırsatı olarak değerlendirilen bazı davaların mağdurlarına ne
olacak? Onlara da mı merhamet gösterilmesin?
Kim ne derse desin, bunlar kulak tıkanacak sorular değil. “Neyime lazım, şimdi bu
şahısların mağduriyetini dile getirirsem bana da Fetullahçı derler” korkusuyla
görmezden gelemeyiz ortadaki problemi. Bu bir. İkincisi, bir yerlerde devlet aklı
diye bir şey varsa, yaşanan insani dramların FETÖ tarafından istismarına da
müsaade etmemesi gerekir. Örgütün taban konsolidasyonunu önlemenin yolu en
başta istismar kaynaklarını ortadan kaldırmaktır.
Fetullahçı cuntaya yönelik yargı süreçlerinde “At izi it izine karışmasın” diye kaç
defa manşet attım. Kurunun yanında yaş da yanmasın” diye uyarılarda
bulundum.Bunları söylemenin hiç de kolay olmadığı zamanlarda üstelik.
15 Temmuz sonrasının göz gözü görmeyen günlerinde şunu yazmıştım ben
mesela: “Toplumda bir hegemonya oluşturmak ve bunun için devlet kurumlarını ele
geçirmek için kendisine her şeyi mübah gören sapkın FETÖ’ye karşı mücadele,
devleti ve milletin hukukunu bu uğursuz şebekenin şerrinden korumak gayesiyle
yapılmak durumunda. Eğer bu işe başka hesapları karıştırırsak, mesela fırsattan
istifade siyasi ve ticari rakiplerimizi bertaraf etme aracı yaparsak bizim de anlayış
olarak FETÖ’den farkımız kalmaz.
İşin doğrusu, at izi zaman zaman it izine karıştı. 17/25 Aralık sonrasında 15
Temmuza gelinceye kadar söz gelimi Hava Kuvvetlerini pas geçen operasyonlar
Fetullahçıların dersanesine çocuğunu gönderenlere, bankasına para yatıranlara
yöneltildi.
Bu doğru ama şu da doğru: O hengamede söz konusu karanlık yapının aparatları
da mağduriyet iddiasının arkasına saklanmaya çalıştılar. Bugün de bunu
yapıyorlar. Gerçekten mağdur olmuş zavallıların çektiği acıları istismar edip kendi
yaptıklarının haklılığına kanıt olarak gösteriyorlar. Bugün yaşanan birtakım kişisel
dramların asıl müsebbibini gözden kaçırmaya uğraşıyorlar. Kendilerinin yol açtığı
faciaları örgütü ayakta tutmak için suistimal ediyorlar. Hayatlarını mahvettikleri
insanları tabandaki dağılmayı önlemek amacıyla kullanıyorlar.
Yetkililer inşallah bu yazdıklarımdan bir ders çıkarır.