Hamas siyasi lideri Haniye İran’da suikasta uğradı ve şehit edildi. Haniye
Hamas’ın sadece üst düzey yetkilerinden birisi değildi, Filistin ve Gazze için büyük
anlamı olan bir lider, 2017 yılından bu yana siyasi kanadın başkanıydı.
Elbette İran’da öldürülmesi bir sürü politik anlamı da içerisinde barındırıyor.
Lübnan’a yapacağı gezi güvenlik zafiyetlerinden dolayı askıya alınan bir liderin
İran’da öldürülmesi en az Hamas kadar İran’a da verilmiş bir gözdağı. Haniye
Tahran’da şehit edildiyse Tahran’da herkes öldürülebilir.
Siyaset âtıl, sanatçılar nerede...
Artık savaşın küresel boyutu, Gazze’de yaşanan katliamın görüntüleri, krizler,
yokluk, açlık, sefalet gündemin küçük ayrıntılarıymış gibi kanıksanmış, 2-3 gün
ömrü oluyor. Yaşanan bunca katliam, olimpiyatlarda sakallarını gözümüze sokan
kadın kılıklı mankenler kadar gündem olmuyor. Gerçekten ziyandayız.
Sanatçılar ne işe yarar bunu sorgulayalım. Bu kültür, sanat, spor ne içindir? Eski
zamanlarda kalbinde sanatın inceliklerini hisseden insanların ruhunda insanlık için
de kaygı olurdu. Çoğu sanatçı para, şöhret, alkış için değil inandığı değerler için
de mücadele ederdi...
Sadece siyaseten değil, anlam bakımından, kültür ve sanat bakımından da yoz bir
döneme girdik. Kendisinde gücünün insanlık için de lazım olduğunu hisseden bir
ruh yok. Bu da bizim ömrümüzün ziyanı. Gazze olayı artık siyasi figürlerin ve
devlet politikalarının çözemeyeceği bir noktaya geldi. Çatışmış menfaatler, gizli
ajandalar, mezhep kaygıları ve siyasilerin seçmeni birleştirme aracı olarak
kullandıkları bir gündem...
Eski sanatçılar böyle değildi. Gözü pekti.
ÜmmüGülsüm kendi ülkesinin siyasi çalkantılarında daima başrolde olmuş bir
sanatçı ve siyasi figürdü. Hem 52 Hür subaylar Devrimi’ni hem 56’daki Süveyş
Krizi’ni görmüştü. Sanatçı kimliğini iç ve dış siyasette her zaman kullandı çünkü
koyu bir Arap milliyetçisi ve Panarabizm neferiydi.
Bu duruşu tüm Müslüman halklar için, özellikle Filistin için bir umuttu. Müziği her
zaman müstemleke reddi için kullanıldı. Konser konuşmalarında Müslüman
kimliğinin cesaretiyle alakalı konuşmalar yaptı. Tüm Arap ülkelerinin bir araya
gelerek Filistin’i kurtaracaklarını düşünürdü. Bu anlamda Filistin’i de birçok kez
ziyaret etti ve Halkı için şarkı söyledi. Filistin’e İlk gidişi 1928’de oldu. Hayfa’daki
Arap Gençlik Derneği’nin davetini tereddüt etmeden kabul etti. Müteakip kereler
gittiği topraklarda 1948’de İsrail devletinin kurulmasından önce Kudüs, Yafa ve
Hayfa sokaklarında gezdi, şarkılar söyledi, halka moral vermek istedi.
“Filistin halkı ve toprakları Siyonistlerden kurtarılmalıdır hem de tamamen
kurtarılmalıdır”
Dünyanın en değerli mücevherlerine sahipken onları Arap İsrail Savaşı için
bağışlaması da malını Allah yolunda infak eden gerçek bir Müslüman olmasının
deliliydi.
Peki ya Hristiyan olan Feyruz... Süryani Ortodoks bir ailenin kızı olarak Jabal Al
Arz’da doğan o koyu Hristiyan Feyruz...
Çatışmaların hiç bitmediği topraklar olan Orta Doğu’da Arap halklarını bir araya
getirmek çin hayatı boyunca birliktelik mesajı verdi
Uluslararası her platformda Filistinli çocuklar, Filistin halkı için özgürlük istedi ve
dünyanın her yerinde verdiği konserlerinde barış çağrıları yaptı. Siyasi bir
otoritenin isteğiyle hiçbir zaman konser vermemiş ilke sahibi Feyruz, söz konusu
Filistin halkı olduğunda her zaman aslan kesildi. Bu mazlum halkın sesini dünyaya
duyurmaya çalıştı.haksızlıkları duyurmak için uzun bir müddet Filistin Halk
Kurtuluş Cephesi’ne açık açık destek verdi. Komünist bir Ortodoks olarak
yaptığının nasıl bir faaliyet olduğunu günümüz durgun su sanatçılarına
anlatamayız.
İşte Feyruz da Filistin mücadelesini oğlu Ziad Rahbani tarafından bestelenen Halil
Cibran şiiriyle, Birleşmiş Milletlerin huzurunda dünyaya haykırdı;
1999 senesinde Kızıl Haç kendisini Arap dünyasının elçisi seçti. Birleşmiş
Milletler’de tüm dünya kendisini ve yapacağı konuşmayı beklerken o Filistin’den
bahsetti...Feyruz’un oğlu Ziad Rahbani de 76 senesinde Talel Zaatar Filistin
mülteci kampında Falanj milislerce yapılan hazin katliamla birlikte muhalif olmaya
karar vermiş ve kendisine siyasi kimlik geliştirmiş bir sanatçıydı. Adı her ne kadar
Lübnan Komünist Partisi’yle anılsa da katliamları durdurmak ve haksızlıkları
duyurmak için uzun bir müddet Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’ne açık açık destek
verdi. Komünist bir Ortodoks olarak yaptığının nasıl bir faaliyet olduğunu günümüz
durgun su sanatçılarına anlatamayız.