Öne Çıkanlar corona Revizyon İhsaniye BTSO Bursada teleferik ücretlerine zam
banner13

Şeker Bana Bir Şey Yapmaz Demeyin

Türkiye İş Bankası iştiraki Bayındır Söğütözü Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Kutlu

  • Diyabet,insülin eksikliği ya da insülin etkisindeki nedenlerle organizmanın karbonhidrat yağve proteinlerden yeterince yararlanamadığı, sürekli tıbbi bakım gerektiren kronik bir metabolizmahastalığıdır.
  • Hastalığın akut komplikasyon riskini azaltmak ve uzun dönemde pahalı olan tedavi sürecini önlemek ve kroniksekellerinden korunmak için sağlık çalışanları ve hastalarınsürekli eğitimi şarttır.
  • Ülkemiz dahil170 ülkede 230 araştırma grubunun çalışması sonucunda inanılmaz bir sorunla karşıkarşıya kaldığımızı istatistik verileri gösteriyor.Ülkemizde 2000 yılında %3,7 olan hasta oranı 2006 yılında %6,35, 2015  yılında%13,7  yükselmiştir .TURDEP çalışması   ise her beş kişiden birinde diyabet adayı olduğu göstermektedir.

DİYABET TANISI İÇİN MUTLAKA TEST TEKRAR EDİLMELİ

  • Çok ağır diyabet semptomlarınınbulunmadığı durumlar dışında tanının daha sonraki bir gün tercihen aynı veya farklı bir yöntemledoğrulanması gerekir.Eğer başlangıçta iki farklı test yapılmış ve test sonuçları uyumsuz ise sonucu eşikdeğerin üstünde çıkan test tekrarlanmalı ve sonuç yine diyagnostik ise diyabet tanısı konulmalıdır. Açlıkplazma glikozu iki kez 126mg /dl üzerinde ise diyabet tanısı konulur.

GEBELERDE DİYABETE YAKIN TAKİP

  • Gebelik diyabetinin araştırılması amacıyla geleneksel olarak iki aşamalı tanıyaklaşımıkullanılmaktadır.Günümüzde iki aşamalı tanı yaklaşımının yanı sıra tek aşamalı tanı yaklaşımıda giderek yaygınlaşmaktadır. İki aşamalı test yaklaşımında hastaya iki kere glukoz içirilir ve elde edilen kan değerleri karşılaştırılarak tanı konulur. Diğer tanı yöntemi olan OGTT’de ise diyabet tanısı konan hastanın tanısını kesinleştirmek için 3 saatlik OGTT yapılır.

PREDİYABET HASTALARIDİYABET HASTASI GİBİ DİKKAT ETMELİ

  • Daha önce sınırda diyabet yada latent diyabet diye anılan bozulmuş glikoz tolerans ve bozulmuşaçlık glisemisi (BAG )artık prediyabet olarak kabul edilmektedir.Her ikiside diyabet ve kardiyovaskülerhastalık için önemli risk faktörleridir.
  • Uluslararası Diyabet Uzmanlar Komitesi A1C % 5.7 - 6.4  aralığında bulunan bireylerin diyabetaçısından yüksek riskli olduklarını ve koruma programlarına alınmalarını gerektiğini bildirmiştir.

DİYABET SEMPTOMLARI

  • Çok idrara çıkma
  • Çok su içme çok su içtikçe idrara çıkma
  • Genç bireylerde çok yemek yeme ya da iştahsızlık
  • Halsizlik çabuk yorulma,yeterli enerji kullanamama
  • Ağız kuruluğu
  • Gece idrar yapma veya yatağa kaçırma
  • Bulanık görme
  • Açıklanamayan kilo kaybı
  • İnatçı enfeksiyonlar
  • Tekrarlayan mantar enfeksiyonları

TİP 1 – TİP 2 FARKLI İLERLER

  • Tip 1 ve tip 2 diyabet klinik başlangıç şekilleri ve ilerleme süreçleri itibarıyla heterojenhastalıklardır.Geleneksel olarak tip1 diyabetin çocuk ve gençlerde şiddetli ve dikkat çeken şikayetlerleakut hiperglisemi veya diyabetik ketoasidoz DKA ile başladığı buna karşılık tip 2 diyabetin erişkinlerdehafif ve nispeten yavaş seyirli olarak başladığı kabul edilse de tanı sırasında bazı olgular bu ayırımauymaz bu yüzden kesin tiplemesi yapılamaz.
  • TİP1A DİYABET - Genetik yatkınlığı (riskli doku grupları)bulunan kişilerde çevresel tetikleyici faktörlerin, virüsler, toksinler, emosyonel stres etkisiyle otoimmünite tetiklenir ve ilerleyici beta hücre hasarı baslar beta hücrerezervi%80-90 oranında azaldığı zaman klinik diyabet semptomları ortaya çıkar erken evreleri yukarıdabahsedilen tip1 A diyabetin Evre 3 başlangıcında kanda adacık otoantikorları pozitif bulunur. Buantikorlar genellikle birinci yılın sonuna doğru kanda kaybolur.
  • TİP 1 B DİYABET - Otoimmünite dışındaki bazı nedenlere bağlı mutlak insülin eksikliği sonucu gelişir.Kanda adacıkotoantikorları bulunmaz.
  • TİP 2 DİYABET - Tüm yetişkinler demografik ve klinik özelliklerine uygun olarak tip2 diyabet risk faktörleriaçısındandeğerlendirilmelidir.

Diyabet riski yüksek bireyler :

  • Ülkemizde 40 yaş üzeri toplumun %10 dan fazlasında diyabet bulunduğu için kilosu ne olursa olsun 40yaşından itibaren 3 yılda bir tercihen APG (AÇLIK  PLAZMA  GLİKOZU )  ile diyabet taraması yapılmalıdır.
  • Birinci ve ikinci derece yakınlarında diyabet bulunan kişiler
  • Diyabet prevelansı yüksek etnik gruplara mensup kişiler
  • Makrozomik (doğum tartısı4,5 kg veya üzerinde olan)bebek doğuran veya daha önce GDM tanısı almış, polikistik over sendromu PKOS olan kadınlar.
  • Dislipidemikler, daha önce BAG veya BGT saptanan bireyler
  • İnsülin direnci ile ilgili klinik hastalığı veya bulguları akantozis nigrikans bulunan kişiler
  • Sedanter yasam süren veya fizik aktivitesi düşük olan kişiler. Doymuş yağlardan zengin posa miktarı düşük beslenme alışkanlıkları olanlar

EN ÖNEMLİ TEDAVİ SIK KONTROL

Türkiye İş Bankası iştiraki Bayındır Kavaklıdere Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Kamil Kadir Topalkara

  • Diyabetik nöropati şeker hastalığının sık görülen ve ciddi seyreden bir komplikasyonudur. Diyabet hastalarının yaklaşık yarısında takip eden süreçte nöropati geliştiği görülmektedir. Hem tip I hem tip II hastaları bu risk altındadır.
  • En sıklıkla ayak ve bacaklardaki sinirleri etkiler. Genelde sinsi olarak geliştiğinden belirtiler ortaya çıktığında anlamlı sinir hasarı gelişmiş demektir, bu nedenle belirtiler ortaya çıkmadan hastanın bu yönden izlenmesi önemlidir.

UYUTMAYAN KRAMPLARA DİKKAT!

  • Diyabetik nöropatinin 4 ana tipi vardır. Bir hastada bunlardan biri veya birden fazlası bulunabilir.
  • Periferik nöropati; ilk olarak ayak ve bacakları, sonra el ve kolları etkileyen uyuşma, karıncalanma, yanma hissi ve kramplar ile kendini gösterir, ardından kas güçsüzlüğü, reflekslerde kaybolma, dengesizlik ve koordinasyon kaybı gelişebilir.
  • Otonomik nöropati; mesane sorunları (idrar kaçırma veya yapmada zorlanma), kabızlık veya kontrol edilemeyen ishal, mide problemleri (bulantı-kusma, şişkinlik), terleme bozukluğu, istirahat halinde çarpıntılar, ayağa kalkma ile kan basıncında ani düşmeler, erkeklerde ereksiyon bozuklukları, kadınlarda vajinal kuruluk gibi belirtilere neden olabilir.
  • Radikülopleksopati; tip II diyabetlilerde ve yaşlılarda daha sık olup genelde tek taraflı uyluk veya kalça kuşağı kaslarında ağrı ve bunu takip eden güçsüzlük (oturur pozisyondan kalkmada zorlanmaya neden olur), kaslarda atrofi ile seyreder. Çoğu vakada bir kötüleşmeyi takiben kısmen de olsa zaman içinde düzelme beklenir.
  • Mononöropati; yüz veya ekstremitede tek bir periferik sinirin tutulumu olur, sıklıkla aniden başlar veağrılı olabilir. Haftalar, aylar içinde kendiliğinden düzelebilir.

BELİRTİLERİ HAFİFE ALMAYIN

Bir diyabet hastası şu durumlarda mutlaka doktora başvurmalıdır.

  • Uykuya veya günlük aktivitelere engel olan ayaklarda veya ellerde yanma, karıncalanma, uyuşmaveya güçsüzlük hissettiğinde,
  • Sindirim ile ilgili sıkıntılar, idrar yapma veya cinsel fonksiyon bozuklukları olduğunda
  • Başdönmesi, sersemlik olduğunda,
  • Ayakta iyileşmeyen veya enfekte olan yaralar geliştiğinde.
  • Tanı için mutlaka detaylı bir nörolojik muayene ve gerekirse elektrofizyolojik testler (emg, otonomtestler) yapılmalıdır.
  • En önemli konu bu problemin gelişmesini önlemeye yönelik sıkı kan şekeri kontrolü ve riskfaktörlerinin (eşlik eden hipertansiyonun düzenli seyretmesi, varsa sigara içiminden kaçınılması gibi)kontrolüdür. Diyabetik nöropati geliştikten sonra da bu faktörlere dikkat edilmesi ile hem klinik hemde elektrofizyolojik olarak düzelme gözlenebilir.

KALBİNİZE DE ZARAR

Türkiye İş Bankası iştiraki Bayındır İçerenköy Hastanesi ve Levent Tıp Merkezi Kardiyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Timur Timurkaynak

  • Kalp ve damar hastalığı ile diyabet arasında çok ciddi bir ilişki vardır. 65 yaşın üzerindeki diyabet hastalarının %70’i kalp, %16’sı ise felç nedeni ile ölür; yani neredeyse 100 hastadan 86’sı kalp ve damar hastalıklarından ölmektedir.
  • Diyabet tedavi altında ve kan şekeri normal değerlerde olsa bile hastaların kalp ve inme riski halen diyabeti olmayan hastalara göre daha yüksektir. Bunun temel nedenleri ise diyabet hastalarında şekerin yanında hipertansiyon, kolesterol yüksekliği, obezite, egzersiz yapmamak ve sigara gibi kalp hastalığına yol açan diğer faktörlerin de bulunmasıdır.

DAMARLARI TIKAYAN HASTALIK

  • Şeker düzeyinin yüksek olması damar duvarındaki endotel tabakasını (damarların tıkanmasını önleyen tabaka) zedeleyerek damar duvarında kolesterol birikime yol açar. Bu kolesterol birikimi zamanla başta kalp olmak üzere, beyin, göz, böbrek ve bacak damarlarını tıkayarak kalp krizi, felç, körlük ve böbrek yetmezliği gibi hastalıklara yol açmaktadır.
  • Diyabetolmayan hastalardaki damar tıkanıklıkları daha çok damarın tek bir bölgesinde olurken, diyabetik hastalarda maalesef damarlar çok yaygın bir şekilde tıkanmaktadır. Bu yaygın tutulum tedavi seçeneklerini de oldukça daraltarak zorlaştırabilir.  

DİYABET HASTALARI YAKIN TAKİPTE OLMALI

  • Diyabet kalp hastalığı açısından kontrol edilebilir bir hastalık olarak kabul edilmektedir. Yani diyabet hastaları yakın takip ve etkin tedavi yöntemleri ile kalp hastalığını bir kader olarak yaşamaktan kurtulabilir.
  • Şekerin etkin kontrolü yanında sigarayı bırakmak, tansiyonu 120/80’nin altına çekmek, kilo vermek, düzenli spor yapmak, şeker hastalarının kalp hastalığı ve inmeden ölüm riskini belirgin olarak azaltacaktır. Bu nedenle tüm diyabet hastaları mutlaka düzenli olarak kalp ve damar kontrollerini yaptırmak üzere kardiyoloji uzmanları tarafından takip edilmelidir. Unutmayın kalp hastalığı kader olamaz. Diyabetik hastalar için bile. 

DİYABET GÖZLERİNİZİ ETKİLEMESİN

Türkiye İş Bankası iştiraki BayındırKavaklıdere Hastanesi Göz Sağlığı ve Hastalıkları Bölüm Başkanı Prof. Dr. Yonca Akova

  • Diyabet hemen her sistemi etkileyen bir hastalıktır ve hastalarda göz tutulumu yapabilir. Diyabetik retinopati genellikle her iki gözü tutar. Yüksek ve düzensiz kan şeker değerleri, gözün ağ tabakasındaki damarlara zarar verir. Damar yapısındaki bozulmalar, damar dışına sıvı sızması ve kanamalara neden olur. Görme merkezinde ödem oluşarak bulanık görmeye neden olur. Erken dönemde uygun tedavi uygulanmazsa kalıcı görme kayıpları olur.
  • Bu nedenle hastaların düzenli göz kontrolü yaptırması gerekir. Göz hekimi tarafından görülen hastalarda eğer bulgular yoksa yılda bir, bulgular gelişmişse hekimin önerdiği zaman aralıkları ile muayene olmalıdır.

KAN ŞEKERİ KONTROLÜ İLE DİYABETİK RETİNOPATİNİN ÖNÜNE GEÇİN

  • Gün içerisinde görmede dalgalanma, bulanık görme, görme alan kayıpları, göz önünde perdelenme şikayeti olan hastalar vakit kaybetmeden göz doktoruna başvurmalıdır. Bazı hastalarda sürekli gözlük numarasında değişim ile kendini gösterir. Diyabetik hastalarda katarakt da daha erken gelişir. Katarakt, göz dibi muayenesini bir perde çekilmiş gibi engeller ve muayene net yapılamaz. Göz dibi takipleri ve tedavilerin etkin olması için katarakt ameliyatının dazamanında yapılması gerekir.
  • Kan şekeri kontrolü, kan basıncı kontrolü, düzenli göz kontrolü veuygun tedavi ile diyabetik retinopati kontrol altına alınabilir. Düzenligöz kontrolleri ile kalıcı görme kaybı önlenebilir.

DOKTORUNUZ İLE TEDAVİ SEÇENEKLERİNİ GÖRÜŞÜN

  • Diyabetik retinopative görme merkezinde diyabete bağlı ödem tedavisinde göziçine iğneve argon lazer tedavi opsiyonları mevcuttur.
  • Argon lazer tedavisindegözün damarsal tabakasındaki bozulmalar,retina oksijen ihtiyacınıazaltma prensibi ile lazer ışınları ile tedavi edilmektedir. Böyleceanormal damar oluşum ihtimali azalır.
  • Özellikle son zamanlardauygulanan göziçine yapılan iğneler ile oldukça başarılı sonuçlaralınmaktadır. Gözün iç kısmına çok küçük uçlu iğneler ile ilaçlarenjekte edilmektedir. Oldukça güçlü ve tedavi edici yönü etkiliilaçlardır. Göz muayene bulgularına göre belli aralıklarla tekrarlayanenjeksiyonlar gerekir. Bu tedavilerden yanıt alamayan, göziçindekanama, ağ tabakada yırtılma veya anormal zar oluşumu olanhastalarda vitrektomi denilen ameliyat gündeme gelir.
  • Sonuç olarak diyabetik retinopati erken dönemde saptandığında veuygun tedavi ile ilerlemesi önlenebilen bir hastalıktır. Kan şekerkontrolü oldukça önem taşır. Erken tanı ve erken tedavi ile kalıcıgörme kayıplarının önüne geçilir. Diyabetik her hasta rutin gözkontrolüne gelmelidir.

Bayındır Sağlık Grubu Hakkında:

Bayındır Sağlık Grubu’nun temeli, 1992 yılında o zamanki adıyla Bayındır Tıp Merkezi ile hizmet vermeye başlayan Bayındır Hastanesi’ne dayanmaktadır. İş Bankası iştiraklerinden olan grup, kısa sürede sağlık alanında referans kurumlardan biri haline gelmeyi başarırken, bunda, tam zamanlı çalışan deneyimli hekim kadrosunun yanı sıra, hedeflenen nitelikli hizmet anlayışını sağlamak için kurum tarafından özümsenen temel değerler de önemli rol oynamaktadır. Etik değerlere saygılı, kanıta dayalı tıp ve hasta odaklı hizmet anlayışına sahip Bayındır Sağlık Grubu; Bayındır Hastanesi Söğütözü ile başlayan bu anlayışını kısa sürede Bayındır Hastanesi Kavaklıdere, Bayındır Hastanesi İçerenköy, Bayındır Tıp Merkezi Levent ve İstanbul’da sayısı 5’e ulaşan Bayındır Diş Klinikleri’nde de başarıyla uygulayarak, vermekte olduğu sağlık hizmetinin etki alanını genişletmiştir.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner22

banner21