Sokaktaki vatandaşın gündemi pandemi ve ekonomi. Ben de bugün esnafından üreticisine, işsizinden çalışanına herkesi ilgilendiren icra ve haciz doyalarının akıbeti konusuna temas edeceğim.
İcra ve haciz konusunda başta esnaf olmak üzere neredeyse herkes mağdur durumda. Dün kaleme aldığım yazıda temas ettiğim gıda enflasyonu ne kadar önemliyse şuan ele alacağım icra ve haciz dosyaları da o denli mühim.
Pandeminin kasıp kavurduğu dünyada bizler de Türkiye olarak nasibimizi özellikle ekonomik anlamda fazlasıyla alıyoruz. Özellikle ticari hayata sirayet eden problemler ülkenin kanayan yarası konumunda.
Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kapalı olan kafe ve restoranlar için 2 bin liradan 40 bin liraya kadar bir hibe destek paketi açıklamıştı.
Bu son derece olumlu bir karar.
Gözü kapalı altına imza atıyorum, fakat yetmez demeyi de ihmal etmiyorum.
Çünkü hibenin basit usuldeki kurumlarda geçerli olması, küçük esnafın ya da KOBİ’lerin mağduriyetinin önüne geçmedi. Bu da kanayan yaralardan bir tanesi.
Zaten hibe alamayan esnafın yaşadığı gelir kaybı maliye kayıtlarında açık şekilde görülmekte. Bu konulara da önümüzdeki yazılarda muhakkak temas edeceğim.
Devletin özellikle kamu kurumlarındaki alacakların ötürü gerçekleştirilen haciz ve icra işlemlerinin son dönemde artış göstermesi vatandaşın da sabrını taşırdı.
Bana gelen telefonlarda ve maillerde sıklıkla bu icra ve haciz meselesi ile karşılaşmaktayım. Örneğin TOKİ’den arayıp 600 lira borcunuz var, ödemezseniz icraya vereceğiz tarzında vatandaş sıkıştırılıyor.
Başka bir örnek verecek olursam bir iletişim firmasına 250 lira borcu olan okurum, 3 ay durumun kendisine bildirilmemesine rağmen borcunun 750 lira olarak deklare edildiğini ve ödemediği takdirde icra işlemlerinin başlatılacağını söylediklerini iletti. Bu okurum da mecburen 750 lirayı ödemek zorunda kalmış.
Peki ya durumu olmayan vatandaşlar ne yapacak?
Bu tarz haksız ve adaletsiz işlemlerin önünün derhal kesilmesi gerekmez mi?
Zaten pandemi dönemindeyiz, kış kıyamet. Elektrik faturası, doğalgaz faturası almış başını gitmiş bir de bu tarz haciz ve icra dosyaları ile vatandaşın iki yakası arasındaki mesafe açılıyor.
Bu duruma anlam vermek mümkün değil.
Avukatlar para kazanacak diye, icra daireleri kar edecek diye vatandaşa bu zulüm reva mı?
El-İnsaf!
Buradan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a sesleniyorum. Bu icra ve haciz olaylarınrına ivedilikle bi rek kararname yayınlayarak engel olunsun. Bu süreç ancak Cumhurbaşkanlığı tarafından yayınlanacak bir kararname ile toparlanabilir.
Kamu alacakları ve özel alacaklar söz konusu olduğunda muhatabın bankada parası, yeterli geliri varsa elbette alın ondan borcunu. Ama imkanı olmayan, ödeme gücü bulunmayan ve parası olmayan vatandaşın sırtına bbu icra ve haciz yükünü yüklemeyin.
İstatistiklere göz attığımızda Türkiye’de 23 milyon icra takibinde dosya bulunmakta. Yanlış okumadınız; 23 milyon...
Yani neredeyse her 3 kişiden biri icralık! 3 kişiden birinin ya bankaya ya kamuya ya da özelde birilerine borcu var.
Gerçekten tablo iç açıcı değil.
Önerim icra ve haciz dosyalarıyla ilgili muhakkak ek kararname çıkması gerektiği yönünde. Yoksa pandeminin hem psikolojik hem de ekonomik olumsuzluklarını iliklerine kadar hisseden vatandaşın sabrı gerçekten taşacak.