Kendisine ait olmayanı almak insanlık tarihi kadar önemli bir davranış biçimidir, insanlar ilk zamanlarda karınlarını doyurmak için bu davranışlarda bulundular. Sonraları sosyal hayat başlayınca yazılı olmayan kurallar kendiliğinden işlemeye başladı ve çalmak hırsızlık adını aldı.
İlk zamanlarda örfi hukuk toplumların sosyal yapısına göre şekillenirken, cezalarda farklılıklar göstermeye başladı. Bazı coğrafyalarda hırsızlık idamla cezalandırılırken, farklı bölgelerde hapis cezası ile karşılık buluyordu. Daha ilkel toplumlarda ise el ve kol kesme gibi cezaların olduğu görülüyor.
Bazen ülkemiz de gündem olan hırsızlık karşısında el kesme tartışmaları ise gerçeği yansıtmamaktadır. Konu İslam hukuku çerçevesinde değil, farklı konularda değerlendirilmektedir. Usullere göre cezaların nasıl verileceği sarih olmasına rağmen, mecra hep gerçekten uzak tutuluyor. Örneğin Osmanlı zamanında kaç kişinin eli hırsızlıktan kesildi tam olarak bilinmez. Çünkü çoğu konuda İslam Hukuku net olarak uygulanmış, ayrıca örfi hukuk göz ardı edilmemiştir. Kısacası el kesme konusu yalanlar içinde kalmıştır.
Yazılı kanunların hayata geçmesiyle toplumlarda en fazla işlenen suç hırsızlık olarak görülür. Özellikle ekonomik olarak krizlerin çok olduğu dönemlerde hırsızlıkla mücadele için özel birimler kurulur.
Günümüze kadar genel olarak baktığımızda hırsızlık çok farklı boyutlara ayrılmış durumdadır. Dolandırıcılık, üçkâğıtçılık, irtikâp, tırnakçılık, tezgâhçılık ve çantacılık gibi farklı alanlarda hırsızlık yapılmaktadır. Bir başka hırsızlık ise küresel ve bölgesel olarak nitelendirilmektedir. Bu hırsızlık metodunda; bunların kim oldukları, nasıl milletleri soydukları bilinmesine rağmen bir türlü yakalanmazzlar. Yakalanmayanlar arasında görünüşte meşru olan ama devletin işlerinden bir nevi tırnakçılık ve komisyonculuk yapan çantacılar vardır. BUNLARA KİBAR HIRSIZ DİYORLAR.
İslam’a göre hırsızlık
İslâmiyet’te hırsızlık kesin olarak yasaklanmıştır, hırsızlık hangi alanda yapılırsa yapılsın kul hakkı ihlali olarak kabul görür. Kendisine ait olmayan hele ki topluma ait paranın resmi veya gayri resmi yoldan çalınması Allah’ın emrine karşı gelmiş ve af edilmeyen kul hakkı cezasını işlemiş olur.
Peygamberimiz nasihatlerinde her daim hırsızlık konusunda kul hakkı konusunda uyarılarda bulunmuştur.
Yüce Rabbimizin bu konuda emri “Ey Peygamber! İnanmış kadınlar, Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek, iyi işi işlemekte sana karşı gelmemek hususunda sana biat etmeye geldikleri zaman, biatlarını kabul et ve onlar için Allah'tan mağfiret dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.” ( Mümtehine 12). Peygamberimiz bir hadisinde; " Kim bildiği hâlde hırsızlık eşyasını satın alırsa onun günahına ve bu işin kötülüğüne ortak olmuş olur." buyurmaktadır.
Kibar Çantacı
İş dünyasının argosunda çantacı olarak değerlendirilen bu çantacıları, diğer hırsızlardan ayıran özellikler vardır. Örneğin maddi olarak büyük oynamaları başlıca özellikleridir. Devletten alacaklı özel müteşebbislere aracı olurlar, aradaki komisyon bazen milyon dolarları geçer.
Çantacı olarak adlandırılan kişiler aslında iyi giyinen, iyi konuşan, çevresi geniş, son derece kurnaz kişilerdir. Resmi kurumlarda çantacılık yapanların görünüşte mutlaka bir sıfatı vardır. Önceleri piyasada en çok çantacı, enerji ve uluslararası kredilendirme alanındaydı. Şimdilerde ise devlet kurumlarında, yerelde ise belediyelerde kendilerine yer tutmaya çalışıyorlar.
Bu çantacıların en büyük maskesi toplumun değerleri içinde işini yapmalarıdır. Kısacası en kutsallarımız kullanılarak, kul hakkının yenmesidir. Karşılarına birileri çıktığında ise en adi şantaja varacak kadar alçalmaları, bilinen davranışlarının başında gelir. Alternatifsiz olabilmek içinse her daim ulufe dağıtmak zorundadırlar, aksi takdirde bir iş yapamazlar. Bu ulufeleri alanlar ise kul hakkı yediklerini bile bile kabul ederler, sonra da namus ve dürüstlük timsali ortada dolaşırlar, kısacası her dönemin adamı olmak öncelik hedeftir.
İşte bu çantacılar gerektiğinde makamlarda, gerektiğinde makamların yanında hala cirit atmaktadırlar ve hala içimizde yaşamaktalar.
Acı bir gerçek mi? Yoksa normal mi?
Karar sizin..