Tarihin en zorlu ekonomik kriziyle baş etmeye çalışan Türkiye’nin ekonomide,
hukukta, özgürlüklerde kısacası bütün demokratik değerler anlamında her
zamankinden çok normalleşmeye ihtiyacı var.
Görüyoruz ki Mehmet Şimşek, önümüzde yerel seçimler olduğu için eksik de olsa
ekonomide rasyonel adımlar atmaya çalışıyor. Ancak bugün seçim endişesiyle
yarım-yamalak atılan adımlar, Türkiye’yi telafisi imkansız daha derin bir krize de
sürükleyebilir. Bu açıdan, Körfez ülkelerinden gelecek bir miktar paraya güvenerek
faiz artışının beklentilerin altında tutulması, Şimşek’in hedeflerini dinamitleyen bir
yaklaşımdır.
Nitekim Daron Acemoğlu, “Merkez Bankası’nın 2:50 puan faiz arttırması, ve
enflasyonun ve ekonominin geleceğini Orta Doğu’dan gelen paraya bağlanması
gerçekten endişe verici” diyerek bu tehlikeye dikkat çekmiş bulunuyor.
Bu meselenin sadece ekonomik boyutu... Esas itibariyle Türkiye’nin ekonomide
normalleşmeyi sağlayabilmesi için ciddi hukuk adımları atmaya ihtiyacı var. Ayrıca
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın İsveç’in NATO’ya girişi vesilesiyle dile getirdiği
‘AB hedefini yeniden canlandırma’ talebinin anlamlı hale gelebilmesi için de
‘hukukun üstünlüğü’nü tesis edecek yeni bir yaklaşıma şiddetle ihtiyacı olduğu
kesin.
Unutmayalım, Türkiye’yi AB çıpasına bağlayacak böyle bir değişim rotası, hem
normalleşmemizi sağlayacak hem de orta ve uzun vadede ekonomiyi rayına
oturtacaktır.
İktidarın yeni bir AB yaklaşımını dillendirmesi elbette önemli ama bunun
gerçekleşebilmesi için Türkiye’nin öncelikle yapması gereken önemli ödevleri var.
Euronews’e Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AB’ye üyelik meselesinin canlandırılması
talebini değerlendiren Avrupa Parlamentosu’nun (AP) Türkiye raportörü Nacho
Sanchez Amor’un bu ödevlerle ilgili çok net ifadeleri var: “Her ülke Kopenhag
kriterlerini yerine getirmek zorunda. O halde Türkiye’nin mevcut durumunu
değerlendirmeliyiz. Mevcut durumda hiçbir değişiklik yok. Hiçbir reform yok.
Aksine, insan hakları ve hukukun üstünlüğü alanlarında tam bir geriye gidiş söz
konusudur.”
Ayrıca AB komiyonunun raporuna da dikkat çeken Amor, “Ülkeyi tam teşekküllü bir
demokrasi haline getirmek için görünürde bir siyasi irade olmadığıdır” yorumunu
yaptı.
Bu arada Alman Dışişleri Bakanı Baerbock da Türkiye’nin hukuk devleti olmaktan
ve insan haklarını gözetmekten oldukça uzak olduğuna dikkat çekerek, zor bir
dönemden geçiliyor diye Ankara’ya ‘hediyeler’ verilemeyeceğini açık bir dille
beyan etti.
Görüldüğü gibi eğer bu minval üzere gitmeye devam edersek, Avrupa Birliği hedefi
uzak bir hayal gibi duruyor.
AK Parti iktidarının özellikle son beş yılda ‘demokrasi azlığı’nı daha da katmerli
hale getiren uygulamaları dikkate alındığında bu hedefler imkansız gibi görünebilir.
Ama unutmayalım ki aynı AK Parti iktidarı, AB’ye tam üyelik müzakerelerini
başlatarak, Türkiye’nin demokratik hedeflere yürüme adımlarını sıklaştıran bir
partidir aynı zamanda...
Dolayısıyla demokratik bir Türkiye asla imkansız değildir, Yeter ki Erdoğan
geçmişte olduğu gibi aynı değişim iradesini gösterebilsin.
Eğer Cumhurbaşkanı Erdoğan isterse, Avrupa’dan gelen bütün eleştirileri boşa
çıkaracak bir adım atar ve Türkiye’nin demokrasi kalitesini bir üst lige taşıyabilir.
Mesela bir sabah kalksa ve 2004 yılında kendi iktidarı döneminde iç hukukumuzun
bir parçası haline getirdiği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Türkiye ile
ilgili verdiği kararlara uymak zorunda olduğumuzu net cümlelerle ifade etse kim
ona engel olabilir ki...
Görüldüğü gibi sürdürülebilir bir demokrasinin oluşmasında Türkiye’nin ayağına
pranga vuran, büyük hedeflere yürümesini engelleyen, antidemokratik ülkeler
ligine mahkum eden ve bu yüzden de her geçen gün ülkeyi yoksullaştıran temel
problemlerin çözümü, sanıldığı kadar da zor değil.
Yeter ki yine bizzat Erdoğan tarafından dillendirilen ‘Yeni Avrupa yaklaşımı’
konusunda güçlü bir siyasi irade ortaya konabilsin, gerisi kolay...
AK PARTİ AYDIN MİLLETVEKİLİ MUSTAFA SAVAŞIN BAŞARISI....
Ak Parti Aydın Milletvekili ve TBMM KİT Komisyonu Başkanı Mustafa Savaş seçim
bölgesi Aydın'da bir başarıya daha imza attı.
Daha önca İYİ Partide olan Nazilli Belediye Başkanı'nı Ak Partiye transfer etmişti.
Geçen günde yine İYİ Partide olan İncirova belediye Başkanı'nı Ak Parti saflarına
katarak Aydın'da gücünü bir kez daha ortaya koydu.