Ülke olarak 2023 yılında çok umutluyduk ve heyecanlıydık.
Maalesef umutlarımızı yitiren olaylarla karşı karşıya geldik.
Yani Yüzyılın Felaketi ile uyandık.
1939 yılındaki Erzincan'da ki depremden sonra en yıkıcı bir depremle karşı karşıya geldik.
Türkiye 6 Şubat'ta Kahramanmaraş'ta Pazarcıkta meydana iki büyük depremin yıkımı altında kaldı. 10 kentimiz yerle bir olurken, Türk halkı büyük organizasyon bozukluğu ve yetersiz kurtarma çalışmalarına rağmen yaralarını sarmaya çalışıyor.
Bu yaşadığımız depremde düşünün ki 130 atom bombasına büyüklüğüne bedel bir doğal felaketten bahsediyoruz.
Son açıklanan verilere göre,Kahramanmaraş merkezli depremler nedeniyle 48 bin 448 kişinin hayatını kaybettiğini açıklandı.
Hayatını kaybedenlerin 6 bin 660'ının yabancı uyruklu olduğunu söyledi.
Öncelikle ülke olarak yaşadığımız bu yüzyılın ilk felaketinden dolayı vefa eden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet ,yaralılara acil şifalar dileklerinizi iletiyoruz.
İnanın içimiz yanıyor.
İlk hayatımda depremde kar yağmasın diye dua ettiğini hatırlıyorum.
İnsanının ne kadar çaresiz olduğunu bu depremde yine görüyoruz.
Doğa her zaman bize ders versede biz malesef gerekli dersleri alamıyoruz.
Düşünsenize hadi eski binaların yıkılması bir şey diyemeyiz burada vatandaşlarımızın da suçu var diyebiliriz.
Peki yeni yapılan inşaatlarda ki evlerin yıkılmasını nasıl yorumlucaz?
Bakın Malatya'da ki bir inşaat firmasının evleri özel bir internet sitelerinde 2.850milyon TL evi satanlar olanlar malesef bu aldıkları ev mezarları oldu.
Yani işin açıkçası mutlu olmak için ev alanlar aldıkları evi mezar olarak satan bu insanlara ne demeli?
Yazık hakikaten yazık...
Uzmanlar şimdilerde mevcut yapıların güçlendirilmesi ve mevcutta ki evlerinde depreme ne kadar dayanıklı diye testler yaptırarak oturmaları gerekmektedir diyor.
Yoksa böyle haberleri daha çok duyarız.
Tabiki devletinde bu çalışmalarda eksikleri olabilir olması da normaldir.
Ama ısrarla depreme karşı neden hükümetler bununla ilgili tedbirler alınmaz?
Yani hazırda 10bin konteyner ve 10 bin vinç ve gerekli malzemeler hazır neden bulundurulmaz?
Anılmakta çok zorluk çekiyorum...
Hatta Ülkü genelinde bu hazırlıklar deprem bölgesinde yerlerindeki neden hazır bulunmuyor?
Bu konular bundan sonraki aşamada afet sonrası enkazlar oradan kalktıktan sonra sorulması gereken konulardır.
İşte bu kapsamda geçtiğimiz yıllarda bende kalema aldığım "Bursa Depreme Hazır Mı!" yazısını sizlerle paylaşıyorum....
"Art arda gelen deprem haberleri herkesi olduğu gibi beni de derinden etkiliyor. Bu haberleri duyunca
‘Deprem gerçeğine hazır mıyız?’
‘Gerekli önlemleri alıyor muyuz?’
‘Üzerimize düşeni yapıyor muyuz?’
‘Bursa depreme hazır mı?’ gibi sorularla boğuşmak zorunda kalıyorum.
Bugün Karaburun’da meydana gelen 5.1 büyüklüğündeki deprem yine yüreklerimizi ağzımıza getirdi. Şükür ki herhangi bir can kaybı ya da mal kaybı söz konusu değil.
Fakat görüyorum ki biz hala deprem gerçeğini yeteri kadar ciddiye almıyoruz.
Sanki deprem her an kapımızı çalmayacak gibi yaşıyoruz.
1999 yılında içimizi parçalayan, etkisini üzerimizden atamadığımız Marmara depremini yaşamış olmamıza rağmen hatta 30 Ekim 2020’de İzmir’de hayatını kaybeden 116 kişinin hala gözümüzün önünde olmasına karşın konuya hala yeterli ehemmiyetin gösterilmediği kanaatindeyim.
Cunhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, depremin yıkıcı sonuçlarının önüne geçmek amacıyla her türlü kentsel dönüşüm faaliyetinin sürdürüleceğini ifade ettiğini hatırlıyoruz.
Fakat her şeye rağmen depreme karşı fütursuz bir bakışımız olduğu ortada. Depreme hazır mıyız?
HAYIR!
Hükümet, yerel yönetimler, ilçe belediyeleri ve hatta vatandaş...
Topyekün depreme hazırlıklı değiliz maalesef.
Olası bir depremde toplanma alanı neresi olacak?
Bursa’dayız.
Bu durumla ilgili büyükşehir ve ilçe belediyeler ne yapıyorlar acaba?
Acil eylem planımız ne?
Yarın toplanma alanı olarak nereyi kullanacağız?
Olası deprem akabinde yeterli teknik ekipmanımız var mı?
Gıda stokları ne durumda?
Evimizde deprem çantamız var mı?
Evin sigortalarını kontrol ettirdik mi?
Deprem sigortasını kanunda yazan şekliyle yaptırdık mı?
Verilere baktığımızda ne yazık ki hiçbir şeyin güllük gülistanlık olmadığını fark ediyoruz. Belediyesinden vatandaşına toplum içerisinde deprem söz konusu olduğunda baskın bir atalet söz konusu oluyor.
Deprem öldürmüyor binalar öldürüyor!
Bu gerçeği asla unutmamak lazım.
Merkezi hükümetinden yerel yönetimine, sivil toplum kuruluşlarından vatandaşlara herkes üzerine düşeni yapmalı. Yönetimler kensel dönüşümleri hızlandırarak depreme dayanıklı binalara insanları yerleştirmeli; vatandaş da atılan bu adımlara haksızlık sezmediği ölçüde destek olmalı."
İşte deprem öldürmez binalar öldürür gerçeğini Kahramanmaraş depreminde bir kez daha öğrenip ona göre vatandaşlarımızın daha da bilinçli olmaları gerekiyor.
Her vatandaşımız kendi oturdukları binaları Depreme karşı dayanıklı mi diye kontrollerini yaptırsınlar.
Tabiki hükümette bu deprem sonrasında eksik yanlarını tamamlayarak depreme hazırlıklı olması gerekiyor.
Yoksa AFAD yaptığı çalışmalar ortada ve eksikliklerde halkın isyanını afeti yaşayan vatandaşlarımızın sözleri ile görmekteyiz.
Öncelikle depremlerde hükümetin yapması gereken alet,ekipman ve sonra gıda ve kalacak yer temini için çalımaları yapılması gerekiyor.
Tabiki bu tür afetlerde en önemli sorun organizasyon ve yardıma muhtaç insanlara ulaşım ve kurtarma konusudur.
Bu konuda da çok daha iyi organizasyonların yapılması gerekiyor .
Yoksa bu tür olaylarla daha çok çaresiz ve kafayı yiyen insanların isyanları görürüz.
Ne diyelim şimdi birlik zamanı acıları ve mutlulukları paylaşma zamanı.
Biz büyük bir aileyiz...
Tabiki bu günlerde geçecek.
Her zaman hayatta "Bir umuttur yaşamak"diyebilmemiz gerekir.
Selam ve dua ile